silahlı asker demek olan "dalyarak" kelimesini, silah demek olan "yarak" kelimesini, ticarethane demek olan "kerane" kelimesini ve buna benzer yüzlerce kelimeyi orjinal bağlamında koparıp saçma anlamlar yüklenmesine sebep olan ermeni tdk başkanı.
edit: tdk'nın ilk başkanı değil, ilk genel sekreteridir.
ankara üniversitesinde dilbilim tarihi ve genel dilbilim okutan dilaçar, türk ansiklopedisinde danışman ve baş redaklör olarak çalışmıştır. türk dili adlı dergiye çeşitli inceleme yazıları yazmıştır.
ismet inönü döneminde görevinden alınan ve dönemin yükselen faşizm anlayışı ile ermeni asıllı olduğu için tüm emekler tdk tarafından görmezden gelinen kişidir. Sonraki nesillere de türkçe katili olarak aktarılması ne yazık ki yine ermeni olması ile alakalıdır.
öztürkçeleştirme katliamının perde arkasındaki aktörlerinden biri.
edit: nasıl bi zihniyetle eksilenir ki bu? agop dilaçar denen adam türkçenin katilidir, şimdiki mağra diline yakın türkçeyi konuşmamızın başta gelen sebeplerinden biridir.
(#1208375)anlatıldığının aksine; türk dil kurumunun başına getiren ilk kişi değildir. bu kuruma hiç başkanlık yapmamıştır. tdk başkanları sırası ve görev süreleri ile;
Mustafa Kemal Atatürk (Kurucu ve Koruyucu Genel Başkan)
ismet inönü (Koruyucu Başkan )
Samih Rıfat Horozcu (12.07.1932 - 03.12.1932)
Esat Sagay (12.07.1932 - 18. 08.1932)
Reşit Galip (04.12.1932 - 19.08.1933)
Refik Saydam (19.08.1933 - 26.10.1933)
Hikmet Bayur (27.10.1933 - 08.07.1934)
Abidin Özmen (09.07.1934 - 09.06.1935)
Saffer Arıkan (10.06.1935 - 28.12.1938)
Hasan Ali Yücel (28.12.1938 - 05.08.1946)
Reşat Şemsettin Sirer (05.08.1946 - 09.06.1948)
Tahsin Banguoğlu (10.06.1948 - 22.05.1950)
Tevfik ileri (11.08.1950 - 10.02.1951)
Hakkı Tarık Us (1951-1954)
Macit Gökberk (1954-1960, 1969-1976)
Tahsin Banguoğlu (1960-1963)
Agah Sırrı Levent (1963-1966)
Gündüz Akıncı (1966-1969)
Seha Meray (1976 - 1978)
Şerafettin Turan (1978 - 1983)
Hasan Eren (1983-1993)
Ahmet Ercilasun(1993-2000)
Şükrü Haluk Akalın
ayrıca bu kişinin edebiyat alanında yaptıklarına da kısa bir alıntı ile dikkat çekmek gerekirse; yine tanım entrysinde kullanılan linke bakmakta fayda vardır. bu linkte
"Agop Dilaçar Martanyan (1895-1979) Büyük Türkiye Ansiklopedisi Başredaktörü. Türk Dil Kurumu üyesi. Yozgat ayanı Çobanoğullarının kahyası Ohan Aslanoğlu'nun torununun oğludur. Robert Koleji'ni bitirdi. Dilde uydurmacılık adı verilen hareketini uygulayarak türkçeyi bozanların başında gelmektedir. Bu nedenle uydurukçaya Agopça adı da verilir. " bu metnin devamı tanım entrysinde aynen vardır.
not: copy paste yapmanın da, bilgi vermenin de bir adabı var.
hagop vahram çerçiyan
suriye'de osmanlı ordusunda yedeksubay olarak görev yapan martayan, osmanlı türkleri'nin esirlere iyi davranmadığını iddia ediyor. atatürk ile nasıl karşılaştığını ise şöyle anlatıyor; "1. dünya savaşı başladığında 19 yaşındaydım ve askere çağrıldım. önce kafkas cephesine gönderdiler, ancak biz ermeni askerlere güvensizlikten beni suriye cephesine gönderdiler. kısa süre sonra, 1915 nisan'ında 'büyük tehcir' başladığında bu yer değiştirmelerin nedeni anlaşılır oldu. hepimiz şaşkındık ve sarsılmıştık. orada esir ingiliz subayların karşılaştığı zorluk ve eziyetlere tanık oldum. bu subaylar ingilizce bildiğimi öğrendiklerinde esirlere böyle davranılmaması için aracılık etmemi rica ettiler. bu ricalarını yerine getirmek isterken türkler beni vatan haini ilan edip zincire vurdular ve komutana götürdüler. bu koşullar içinde artık kurtuluşum olmadığına kanaat getirmiştim. bu nedenle de beni bekleyen tehlikeyi cesurca karşılamaya karar verdim. beni baştan aşağı süzen komutan kararını vermek üzere iken tüm cesaretimi toplayıp böyle barbarlıkla, eziyet ve işkence yoluyla türkiye'nin medeni bir ülke olamayacağını, gerçek, ileri ülkelerde hiçte böyle davranılmadığını, bunun sultanlık yönetimini amaçlayan yöneticilere has bir davranış olduğunu söyledim. herkes şaşkınlıkla ne yapacağını beklerken, kumandan sözlerimi dikkatle dinledikten sonra beni getirenlere ellerimi çözüp odadan gitmelerini emredip, oturmamı söyledi. merakla sonucu bekliyordum. komutan çay ikram ederek demokratik sistem konusunda konuşmamı istedi. beni merakla dinlemesi şaşırmama neden olmuştu, zira o dönemde türk ordusunda onun benzerleri nadirdi. uzun süren sohbetimiz sonunda sık sık kendisini ziyaret etmem için gereken emri verdi ve elimi sıkarken dost olmamızı istediğini söyledi. bana bir oyun oynandığından kuşkuluydum, ancak böyle olmadı. daha sonra bu meraklı ve sorgulayan komutanın mustafa kemal paşa olduğunu öğrendim."
türkiye'de dil devrimi yapılınca, sofya'da bulunan martayan, atatürk tarafından yurda davet edilir. ancak, agop'un yurda girmesini önleyecek pek çok pürüz vardır. çünkü, agop daha önce türkiye'de yaşamaktadır ve vatandaşlıktan çıkarılmıştır. atatürk, bütün bu pürüzlere rağmen agop'u yurda getirtmekte ısrar eder. vatandaşlıktan çıkarıldığı için gittiği ülkeden de pasaport alamamıştır. sonunda sofya konsolosluğu, agop'un elindeki 'vatansız' belgesine vize damgası atar ve her ihtimale karşı da eline, "gerekli kolaylık gösterilsin. atatürk'ün özel davetlisidir"; diye bir mektup verir.bu şekilde yurda gelen agop'un soy ismi de atatürk tarafından değiştirilerek "dilaçar" soyadı verilir. agop martayan dilaçar, 1979'da ölene kadar tdk'nın "genel yazmanı"olarak vazife yapar. http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1754