1929'da Budapeşte'de doğdu. Aile fertlerinin pek çoğunu kaybettiği Nazi kamplarından kurtulmayı başardı. 1947'de Georg Lukacs'ın öğrencisi ve asistanıydı, daha sonra da aynı kürsüde profesör oldu. Savaş sonrasında yayımlanan Macar Felsefe Dergisi'nin ilk editörü. Macar Devrimi'nden sonra Lukacs'la birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı ve yazı yazması yasaklandı. 1968'de Sovyetler'in Çekoslovakya'yı işgalini protesto ettiği için yıllarca gözetim altında tutuldu. 1973'te Komünist Parti'nin aldığı özel bir kararla bütün akademik sıfatları elinden alındı. 1977'de Avustralya'ya iltica etti. 1989'da Doğu Bloku'nun çökmesinden sonra ülkesine döndü ve Macar Bilimler Akademisi'ne seçildi.
Eserlerinden bazıları:
Güzelliğin Konsepti, Bir Modernite Teorisi, Kişisel Etik,
Biyopolitika, Modernite Yaşayabilir mi? Yalta'dan Glasnost'a,
Genel Etik, Postmodern Siyasal Durum, Utancın Gücü,
Batı Solu-Doğu Solu (Özgürlük, Totalitarizm, Demokrasi).
(kaynak: http://www.felsefeekibi.com )
edit: a.heller geçen yıl ayrıntı yayınları'ndan çıkan
'bir ahlak kuramı' adlı kitabıyla türkiye'de yeniden gündeme gelmiştir.
bu kitap yayınevinin 500.kitabıdır ve bu manada hazırlanan basın bülteni
yazar hakkında da ipuçları veriyor.
04 Nisan 2006 tarihli 500.kitap için hazırlanan basın bülteni:
Ivan Illichin Şenlikli Toplum adlı kitabıyla yayın hayatına başlayan Ayrıntı Yayınları 500. kitabını yayımladı. 500.kitap agnes heller'in ahlâkın muhafazakârlara bırakılmayacak kadar önemli olduğu gerekçesiyle kaleme aldığı Bir Ahlâk Kuramı adlı kapsamlı çalışması. Yazarın Genel Etik, Bir Ahlâk Felsefesi ve Bir Kişilik Etiği adıyla kaleme aldığı üçlüsü dünyada ilk kez Türkçede tek cilt olarak yayımlanıyor. Agnes Heller, Bir Ahlâk Kuramında modern hayatların karmaşıklığı ve çeşitliliğine hitap etmeyi başarıyor: Soyutlamaların, belirsiz önermelerin değil, somut hayatların içindeki insanların izini sürüyor. Onun insanları çalışan, seven, acı çeken, bocalayan ve tökezleyen, ama gene de doğruyu arayan kişiler. Yazar, baskıcı ve göreci olmayan bir ahlâk felsefesi üzerinde düşünürken seçimi bireye bırakıyor; ötekinin çağrısını dinleyen, varoluşunun sorumluluğunu üstlenen, boşluğa atlayarak boşluğun bilgisini edinen kişilere... Heller'ın çalışması, kuramı, pratiği ve bireyi ustaca birleştiren kapsamlı ve incelikli bir kılavuz; 'yalan söylemeden otorite olunamayacağına' dikkat çekerek duru bir dille ahlâk felsefesinin ana konularını ele alıyor; Platon, Aristoteles , Kant, Hegel, Nietzsche, Kierkegaard, Marx, Heidegger, Derrida ve daha nice filozofla diyaloğa giriyor. Genel Etikte ahlâkın kendisinin ne olduğu tartışması kuramsal çerçeveyi çiziyor: Duygular, töreler, kurumlar ve aklın ahlâkın kaynağı olma iddiaları sınanırken, toplum içinde adalet, eşitlik, yasalar ve kurumların ahlâki rolüne dair kavrayışlar sunuluyor. Heller, Bir Ahlâk Felsefesinde kuramsal çerçevenin içini evrensel norm, ilke ve düsturlarla doldurarak yorumlamacı yaklaşımı normatif yaklaşımla bütünlüyor. Bir Kişilik Etiğinde ise bu normları pratiğe geçirecek bireyin kendisini inceleyerek iyi hayat arayışıyla çerçeveyi tamamlıyor. II. Dünya Savaşı'nda soykırımdan kurtulmuş, sonraları Komünist Partiden atılarak sürgüne gönderilmiş olan Heller 'güçlünün haklı kılındığı' bir dünyayı anlatsa da, umudunu yitirmemiş...
(Ömer Faruk-Ayrıntı Yayınları)
Macar asıllı bir filozoftur. ilk önce Marksist bir filozof olarak ün saldı ama kariyerinin ilerleyen yıllarında Liberal ve sosyal demokrat olarak kabul edildi. Politikal ve sosyal düşüncelerinin dışında Etik, Varoluşçuluk ve Hegelcilik konularına da yoğunlaştı.