"zehiri kim verdi" diye bir kitabı vardı, çocukluğumun şaheserlerinden. orada luke fitzwilliam (yamulmuyorsam) karakteriyle bütünleşmiştim. polisiye hikayelerin ustası diye bilinir.
iki gün içinde okuyup bitirmezsem olay örgüsünden koptuğum kitapların yazarı olan güzel insan. abimle birlikte çok okurduk, lisedeyken özellikle. kriterimiz de kitapta dedektif olarak hercule poirot olmasıydı. miss marple de iyiydi hoştu ama poirot kadar güzel çözemiyordu olayları. bir de kendisi bizzat olay yerinde bulunamayacak kadar yaşlı olduğu için hep bir muhbir üzerinden hallediyordu. ama poirot öyle değil işte. canım poirot.
Okumaya basliyorsun bir bakıyorsun kitap bitmiş çerezlik gerilimli hoş kitapları olan yazar.
Hem cerezlik hem gerilimli olur diyorsaniz okuyun ve görün diyeceğim .
bana kitap okumayı sevdiren yazardır. hayatımda kitap okumamış adama tüm serisini aldırmış yazardır. okudukça daha çok okunası gelen yazardır. bazı yazar arkadaşların dediği gibi radyo tiyatrolarında da bir sürü eseri canlandırılmıştır. polisiye ve dedektiflik türünde yazan yazardır.
20. yüzyılın ve dünya tarihinin belkide en iyi polisiye yazarıdır.
Kendisi ingilizdir pek bilinmesede aşk romanlarıda yazmıştır ayrıca.
Hercule poirot gibi bir karakteri(dedektif) edebiyat dünyasına kazanmıştır.Romanlarında kişisel tahlilleri aşırı iyi yapan ve karakter psikolojisini okuyucuya çok iyi yansıtan ender yazarlardan birisidir.
Poirot gri hücreler denen akıl sistemini uyguluyarak suçluları bulmaya çalışır.Hepsinde de başarılı olur diyebiliriz.
Kendisinin bir algoritması vardır kitaplarında.Başta yazdığı kitaplarda ne kadar farklı olsada son kitaplarına doğru aynı algoritmayı kullandığından çok kolay bulunuyor son kitaplarındaki suçlular.Öneririm kesinlikle.On küçük zenci en sevdiğim romanıdır.
Kendisi türkiyede bir otelde kalıp bir roman yazmıştır.Bu otel pera palas 411 no'lu odadır.
Adını hatırlamadığım bir romanını merakla okurken arkadaşımın(!) ansızın katil doktor demesiyle yarım bıraktığım kitabın yazarıdır. Okuduğum yere kadar doktorun katil olacağına hiç ihtimal vermemiştim şaşırttı ama tatmin etmedi.
katilleri pek tahmin edemedigim ama okuya okuya, benzete benzete az cok bir seyleri yakalamaya basladigim romanlarin cinayetler kralicesi lakapli ingiliz yazari.
mesela sapka takan ya da peruga benzer saclari olan biri varsa onun muhtemelen kilik degistirmis bir baskasi oldugunu ve muhtemelen de katil oldugunu artik anlayabiliyorum. keza birisi yillar sonra cocuklugunun gectigi yere donmus ise, o kisiye de asla guvenmem. muhtemelen kendisi gercekten soyledigi kisi degil, o kisinin yerine gecmis bir baskasidir ve kurban da durumu anlayan, gercek kisiyi gecmiste tanimis biridir. ayriyeten, biri zehirlenmis ama olmemisse, katil olmasi ihtimali kuvvetlidir. yine ayni cifte bloften hareketle, biri birine herkesin ortasinda seni oldurecem diyorsa ve akabinde o kisi ölüyorsa, katil o lafi edendir buyuk olasılıkla. ayrica hikayede bir doktor varsa, cogunlukla olayda parmagi vardir. ve ailede biri kurbana cok duskun idiyse, muhtemelen katil cok sevmekten dolayı o kişidir.
tum bu formullerine, arada cus dedirtecek hilelerine ve bazen kendini tekrarlamasina ragmen taa kucukkenden beri cok severim christie'yi. bazilari belki de cok kolay okundugundan edebi degeri olmadigini soyler, bence kendi tarzi icinde vardir cunku gerilim ya da polisiye romanlar tarz itibariyle zaten budur, daha ne olsundur. christie de oraya buraya serpistirdigi detaylarla ve satir aralarinda verdikleriyle adama beyin cimnastigi yaptirir, sasirtici sekilde genel kultur kazandirir (evet genelde zehir ve cinayet konularinda ama olsun!), insan psikolojisine guzel guzel deginir, ustelik de arastirma icerir. ayrica zamaninin ingiltere'sini ve insanlarin yasam tarzini da pek guzel betimler.
belli ki zeki ve zamaninin ilerisinde kadinmis rahmetli... bugun dunyanin kosullari degismis, karakterlerinin gorusleri biraz zaman asimina ugramis olsa da hala okunuyor, jenerasyonlara arsenik ve siyanür arasındaki farkları, cinayetleri cozmenin temelinde kurbanin karakterini anlamanin yattigini ogretmeye devam ediyor. o zaman boyle seyler yazmis bu kadin, simdi yazsa dna'larla, parmak izleriyle, super teknolojilerle kimbilir neler yazardi.
karakterlerine gelince, hayli karikatur bir tip olan poirot'ya ve karizmasina bayilirim. yan tip, cinayet romani yazari ariadne oliver ise cok eglencelidir. miss marple'i o kadar sevmem, gereksiz konusur, orgu yemek... surekli anlatir da anlatir.
en sevdigim romani ise geceyarisi cinayeti (endless night) olsa gerek. ackroyd'u okumadim ama bu da dedektifsiz, birinci agizdan yazilmis bir kitaptir ve sadece cinayeti degil boyle biraz buruk bir ask hikayesini de icinde barindirir. her zamanki gibi sasirtan bir sona sahip guclu bir psikolojik hikayedir. ayrica bu kitaptan beri santorini'ye gidesim var fena halde, oyle de guzel anlatir oralari. filmi de cekilmis olan bu kitabin filmi hayli basarisizdir. romanlari arasinda en sevmediklerim ise poirot'nun muhtesem dortlu mu besli mi neyse iste, onlarla tanisip, casusluk olaylarina girdigi kitaplar serisidir.
bu arada kitaplar arasindaki birbirlerine gondermeler de christie'nin hos detaylarindandir. gecmisteki cinayetlerin cozuldugu kitaplari ise ayri bir eglencelidir.
son olarak okuduklarim arasindan beni en etkileyen 3 christie'yi de yazayim hemen, adet yerini bulsun.
- geceyarisi cinayeti- endless night: daha once de degindigim gibi bence edebi degeri en yuksek christie'dir bu.
- ve perde indi- curtain/poirot's last case: poirotseverler icin cok acikli bir christie.
- on kucuk zenci- ten little indians/ and then there were none: vay vay vay
Neredeyse tüm kitaplarını okudum.Başlarda anlayamasamda katilleri sonlara doğru algoritmasını anlayıp çözüyordum kitap ortasında katilleri.En iyi cinayet romanı yazan kişidir bence.
katilleri pek tahmin edemedigim ama okuya okuya, benzete benzete az cok bir seyleri yakalamaya basladigim romanlarin cinayetler kralicesi lakapli ingiliz yazari.
mesela sapka takan ya da peruga benzer saclari olan biri varsa onun muhtemelen kilik degistirmis bir baskasi oldugunu ve muhtemelen de katil oldugunu artik anlayabiliyorum. keza birisi yillar sonra cocuklugunun gectigi yere donmus ise, o kisiye de asla guvenmem. muhtemelen kendisi gercekten soyledigi kisi degil, o kisinin yerine gecmis bir baskasidir ve kurban da durumu anlayan, gercek kisiyi gecmiste tanimis biridir. ayriyeten, biri zehirlenmis ama olmemisse, katil olmasi ihtimali kuvvetlidir. yine ayni cifte bloften hareketle, biri birine herkesin ortasinda seni oldurecem diyorsa ve akabinde o kisi ölüyorsa, katil o lafi edendir buyuk olasılıkla. ayrica hikayede bir doktor varsa, cogunlukla olayda parmagi vardir. ve ailede biri kurbana cok duskun idiyse, muhtemelen katil cok sevmekten dolayı o kişidir.
tum bu formullerine, arada cus dedirtecek hilelerine ve bazen kendini tekrarlamasina ragmen taa kucukkenden beri cok severim christie'yi. bazilari belki de cok kolay okundugundan edebi degeri olmadigini soyler, bence kendi tarzi icinde vardir cunku gerilim ya da polisiye romanlar tarz itibariyle zaten budur, daha ne olsundur. christie de oraya buraya serpistirdigi detaylarla ve satir aralarinda verdikleriyle adama beyin cimnastigi yaptirir, sasirtici sekilde genel kultur kazandirir (evet genelde zehir ve cinayet konularinda ama olsun!), insan psikolojisine guzel guzel deginir, ustelik de arastirma icerir. ayrica zamaninin ingiltere'sini ve insanlarin yasam tarzini da pek guzel betimler.
belli ki zeki ve zamaninin ilerisinde kadinmis rahmetli... bugun dunyanin kosullari degismis, karakterlerinin gorusleri biraz zaman asimina ugramis olsa da hala okunuyor, jenerasyonlara arsenik ve siyanür arasındaki farkları, cinayetleri cozmenin temelinde kurbanin karakterini anlamanin yattigini ogretmeye devam ediyor. o zaman boyle seyler yazmis bu kadin, simdi yazsa dna'larla, parmak izleriyle, super teknolojilerle kimbilir neler yazardi.
karakterlerine gelince, hayli karikatur bir tip olan poirot'ya ve karizmasina bayilirim. yan tip, cinayet romani yazari ariadne oliver ise cok eglencelidir. miss marple'i o kadar sevmem, gereksiz konusur, orgu yemek... surekli anlatir da anlatir.
en sevdigim romani ise geceyarisi cinayeti (endless night) olsa gerek. ackroyd'u okumadim ama bu da dedektifsiz, birinci agizdan yazilmis bir kitaptir ve sadece cinayeti degil boyle biraz buruk bir ask hikayesini de icinde barindirir. her zamanki gibi sasirtan bir sona sahip guclu bir psikolojik hikayedir. ayrica bu kitaptan beri santorini'ye gidesim var fena halde, oyle de guzel anlatir oralari. filmi de cekilmis olan bu kitabin filmi hayli basarisizdir. romanlari arasinda en sevmediklerim ise poirot'nun muhtesem dortlu mu besli mi neyse iste, onlarla tanisip, casusluk olaylarina girdigi kitaplar serisidir.
bu arada kitaplar arasindaki birbirlerine gondermeler de christie'nin hos detaylarindandir. gecmisteki cinayetlerin cozuldugu kitaplari ise ayri bir eglencelidir.
son olarak okuduklarim arasindan beni en etkileyen 3 christie'yi de yazayim hemen, adet yerini bulsun.
- geceyarisi cinayeti- endless night: daha once de degindigim gibi bence edebi degeri en yuksek christie'dir bu.
- ve perde indi- curtain/poirot's last case: poirotseverler icin cok acikli bir christie.
- on kucuk zenci- ten little indians/ and then there were none: vay vay vay