eskiden osmanlı'da afyon tiryakileri ramazanda oruç tutarken, sahurda ufak deriye sarılmış afyon yutarlarmış. sabah uyandıklarında afyon alamadıkları için sinirli olurlarmış, bir süre sonra derinin mide asidi eriyerek patlaması sonucu afyon etkisini gösterir, kafalar güzelleşirmiş. afyonu patlamak lafı burdan gelmektedir.
+ne bu surat asabiyet sabah sabah? afyonun patlamamış anlaşılan... şeklin de diyaloglarda duyarız bu kelimeyi efendim işin aslı:
efendim eskiden osmanlı zamanında afyon tiryakileri yani ot tiryakileri bulunmaktaydı. o dönemde afyon sakinleştirici bir etkisi olan bir sinir hastası ilacı gibi bişeydi. ramazan ayı gelince bu afyoncular oruç münasebetiyle gündüz kullanamayacaklarından gece sahur yemeğinden önce afyonu top haline getirir -tabi yutabilecekleri büyüklükte- yaprağa sarar ve yutarlardı. sarmalarındaki amaç afyon birden etkisini göstermesin bir müddet kendini midede muhafaza etsin diyeydi. bu süre de yaklaşık kuşluk vaktine kadar sürerdi. sabah uyandıklarında afyon hala patlayıp da kana karışmadığı için bir asabiyet bir somurtganlık ve bir aptalane tutm içinde olurlardı. afyon patladığında ise dünyanın en şeker en anlayışlı en rahat insanlarına dönerlerdi. işte bu durumda olanlara afyonun hala patlamamış deniliridi.
benim bu deyimden haberim yoktu küçükken bana sabahın köründe bi abi "lan oğlum daha afyonun patlamamış git elini yüzünü yıka" demesiyle korkup banyoya koşmuştum yüzümde ne patlamış diye. Biraz kıroca bir deyimdir neyse klavyenize kuvvet... (bkz: veda tarzı entry girmek)
Mecazi ifadeyle, An itibariyle bir fincan kahvenin etkisiyle bünyemde vuku bulan hadise. Ama şu an öğrendiğim, Osmanlı zamanında Afyon gerçekten patlıyormuş efenim.