Martin Scorsese'nin 1985 yapımı filmi . New York'lu bir bilgisayar programcısının hayatına renk getirmek için şehrin arka sokaklarına yaptığı yolculuğu konu alıyor...seyretmekte fayda var.
griffin dunne in döktürdüğü, martin scorcese'nin en az bilinen fakat buna ters orantılı olarak en şahane filmlerinden biridir*. bir kafede tanıştığı kadınla felekten bir gece geçirmek isteyen kahramanımız; tanışmış olduğu bu hoş ama garip hatunun* peşinden sürüklendiği, o zamanın new york'unda 80'lerin absürd sanat anlayışına evsahipliği yapan soho bölgesine adım atar ve olaylar gelişir...
kara...karanlık... kapkara bir film*... bir o kadar eğlenceli.
bu da yetmezmiş gibi başlayıp bitmesi bir olanlardan.
izleyin izletin... pişman olmayacaksınız.*
edit: filmin tagline'ı ayrı bir güzelmiş:
'What is the very worst night you ever had'.
one, two, three
If you close the door
the night could last forever
Leave the sunshine out
and say hello to never
All the people are dancing
and they're having such fun
I wish it could happen to me
But if you close the door
I'd never have to see the day again
If you close the door
the night could last forever
Leave the wine-glass out
and drink a toast to never
Oh, someday I know
someone will look into my eyes
And say hello
you're my very special one
But if you close the door
I'd never have to see the day again
Dark party bars, shiny Cadillac cars
and the people on subways and trains
Looking gray in the rain, as they stand disarrayed
oh, but people look well in the dark
And if you close the door
the night could last forever
Leave the sunshine out
and say hello to never
All the people are dancing
and they're having such fun
I wish it could happen to me
Cause if you close the door
I'd never have to see the day again
I'd never have to see the day again, once more
I'd never have to see the day again
martin scorsese ustanın kasmadan sanatsal film nasıl yapılacağını gösterdiği bir başyapıttır.film süresinin nasıl geçtiğini anlamassınız.scorsese nin pek bilinmedik ama en iyi 5 scorsese filmi diye dandik bir sıralama yaparsak kafadan ilk üçe girebilecek kadarda sağlam bir yapıttır.filmden bir dialog :
'' Bu bir kitap değil.bu uzun bir hakaret.Sanatın suratına bir ağız dolusu tükürük.Gerçeğin , güzelliğin, Tanrı nın hayalarına atılmış bir tekme.''
this door is always open,
this door is always open,
no one has the guts to shut us out.
but if we have to go now,
i guess there's always hope that,
some place will be serving after hours.
this night is winding down but
time means nothing,
as always at this hour
time means nothing,
one final final round cos
time means nothing,
say that you'll stay
say that you'll stay
we're finally drunk enough that,
we're finally soaking up,
the hours that everyone else throws away.
and if we have to go now,
i guess there's always hope,
tomorrow night will be more of the same.
this night is winding down but
time means nothing,
as always at this hour
time means nothing,
one final final round cos
time means nothing,
say that you'll stay
say that you'll stay
say that you'll stay.
we're all right where we're supposed to be,
we're all right where we're supposed to be,
we're all right where we're supposed to be,
(time means nothing)
we're all right where we're supposed to be,
(time means nothing)
this door is always open,
this door is always open,
no one has the guts to shut us out.
no one has the guts to shut us out.
time means nothing,
time means nothing,
one final final round cos
time means nothing,
say that you'll stay
say that you'll stay
say that you'll stay.
bir bayan vokalin icra ettiği, sözlere bakılırsa kesinlikle velvet*in sıyırmış kafasının etkisini görebildiğimiz, sanırım kafayı cilalayanların marşı olsa gerek. *
kendimi über şanssız hissettiğim zamanlarda izlediğim, aksine şanssızlığımı unutmayıp ''şimdi dünyada iki tane şanssız adam olduğunu biliyorum'' deyip üzüldüğüm scorsese şaheseri. kara mizahın uç ve aynı zamanda ücra köşelerinden.
çocukken izleyip fena etkisinde kaldığım film. daha sonra filmin ismini hatırlamadığım için bulamamıştım. insanlara konusunu anlatmaya çalışıyordum, ama kimsenin hangi film olduğuna dair fikri yoktu. internette aramaya çalıştım ama herhalde doğru kelimeleri bulamadım. aynı paul hackett gibi çaresizdim resmen... neyse yıllar sonra tesadüfen internetten öylesine michael scorsese filmlerini incelerken filmi bulabildim. goodfellasları, departedları, shutter islandları çeken adammış meğer onca yıldır beynimden çıkmayan filmi çeken adam. sonuç olarak başka hiç bir filme benzemeyen harika bir filmdir. kanımca ölmeden izlenmelidir.
Film, bir gecede hayatını kaybetmeye çalışan bir adamın, her adımında daha da batışa sürüklendiği bir yolculuğa çıkmasını anlatıyor. Başroldeki Paul Hackett, adeta bir yeraltı New York gecesinin içine düşüyor. Bu filmdeki gerilim, karanlık mizah ve absürtlük o kadar başarılı ki, bir an için gerçekten de Paul’ün yerinde olabileceğimi düşündüm. Scorsese'nin en iyi işlerinden biri olabilir.