Türk ordusunun tamamen haklı olduğu bir konudur. Her ne kadar siviller katlediliyor denilse de teröristlerin askeri forma giyecek hali yok, kadın kıyafetleriyle Türk ordusuna saldırdıkları yerdir. Hoş belli kesimlere göre ağzında kuş tutsa yine de foşik töce.
--spoiler--
2 aydır ufacık bölgeyi ele geçirememek başarı mıdır başarısızlık mı tartışılır
--spoiler--
Siviller olduğu için bu kadar uzun sürdü. Yoksa alayının anasının amına bombaları, füzeleri sokmayı bilirlerdi. Türk askerimizdeki polisimizdeki merhamet kimsede yok. Bir yandan iyi bir yandan kötü. Sonumuz hayır olsun inşallah.
Önemli olan Afrin'i ele geçirmek değildir, önemli olan Afrin'in stratejik olarak çıkmazda kalmasıdır. Savaşın temel felsefesini en iyi açıklayan kişilerden general Nathan Bedford Forrest: ''Savaş alanına en fazla şeyle, en önce varmak." felsefesini öğretir. Masaya oturmaktır önemli olan.
teröristlerin çoluk çocuğun eline silah verip karşımıza çıkardığı yer. tarih bunu böyle yazsın. ülke dediğin korkaklıkla kurulmaz, pusuyla kurulmaz, çocukların arkasına sığınmakla kurulmaz, sivilleri kalkan yapmakla kurulmaz, komünist yıldızından bayrak yapıp amerikanın altına yatmakla kurulmaz, siyonistlerden tırlar dolusu silah almakla kurulmaz. Her şeyden önemlisi bölgenin en güçlü devletine karşı durarak kurulmaz. yıllardır çektirdiğiniz türkiye en kritik dönemde sözde ülkenizi elinizden alıyor. ne yapacaksınız? abd ye mi şikayet edeceksiniz? rus bayrağı mı asacaksınız, abd bayrağı mı? israil bayrağı mı sokacaksınız kendinize. yalan haberlerle sosyal medyada taşşak malzemesi mi olacaksınız. türkiye topyekün karşınızda size nefes aldırmıyor. tünel mi kazacaksınız sihalardan saklanmak için. ıslak şemsiyeler ardında ördek yürüyüşü mü yapacaksınız. şimdi, nereye kaçacaksınız?
Şehrin altında, tünellerden şehir var. Vahşi bir oluşum bu yeraltı mahzeninde yaşayarak hüküm sürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarafından yola getirilecek inşallah.
Sosyalizmin arkasına sığınmış terör örgütlerinin yuvası olmuş şehir.direniş,kahramanlık vs. adı altında çaresi kalmamış gençleri cephelere sürecek kadar aşağılık terör örgütleri ve insan haklarından bahseden yavşakların bunları görmediği şehir. Aslında çok şanslısınız. Türk ordusunun merhametli yüreğinin altında ezileceğiniz için kendinizi onurlu saymalısınız fakat ne mümkün.
Üzerinden saçma sapan duyarlar kasılan suriye şehri. Sanki türkiye zeytin dalı operasyonu'nu düzenlemeden önce afrin'de kuşlar ve böcekler hayata neşe saçıyordu da operasyondan sonra kan ve gözyaşının eksik olmadığı bir yer oldu gibisinden. Elin amerikalısı ve rus u taa ebesinin am.ndan burayı illegal bir şekilde işgal ederken ses yok ama afrin'le sınır komşusu olan ülke, demokratik haklarını kullanarak operasyon düzenlediğininde "savaş olmasın rererö".
Aynen ya nasıl olsa afrin'in karadan abd, havadan da rusya işgali altında olması hiç sıkıntı değil. Nasıl olsa siz onu da hazmedersiniz midesiz ve hipokratik enteller*.
Edit: bu arada şehir değil ilçedir. Düzeltme için teşekkür ederim.
Bir kac saat once canli yauin yapa yapa dogu suriyeden afrin'e binlerce terorist giris yapti. Asarim keserim diyen siyasilerimiz o konvoyu vurmadi!
Inanabiliyor musunuz canli yayindan binlerce teroristin afrin e giris yapti.
Elini kolunu sallaya sallaya. Atgm lere karsi kafes zirh gibi basit bir seyi yapmamalari (ki en cok sehiti boyle verdik) konusunda zaten sikayetler ucusuyordu. Kendimi bu gune kadar tuttum. Ama 1000 lerce teroristin afrine giris yapmasina izin verdikten sonra kimse kalkip sov sekmesin gireriz asariz keseriz diye.
Olen sehitlerimize uzulurum sadece. Yaziklar olsun?!?!?!
Teröristlerden temizlenince kime, nasıl teslim edilecek ciddi bir muamma. Esede vermeyecekler. Bölgede demokratik bir ortam çok zor kurulur. O zaman geriye sadece öso kalıyor. Onlar da paraları bitene kadar bize itaat ederler.
onların (öso) varlığı ve rusya ile dostluk çabalarımız, suriyedeki kargaşanın bitmesine engel olacak.
Bir insan; hangi ırka, sosyal statüye, masumiyet karinesi(presumption of innocence)nin herhangi seviyedeki ihlali durumuna sahip olursa olsun, ölüme layık görülmesi veya kişinin ölümünden zevk alınması vicdan dışıdır.
Ölüm, modern hukukta ve bilhassa sosyolojide bir ıslah yöntemi değildir. Ölümün olağan dışı hâllerdeki zuhuru, her dönemde, gerek sosyologlar, gerek felsefeciler, gerek toplum aydınları tarafından eleştiri konusu olmuştur.
Şu durum da oldukça gerçektir: ölümlerden haz alınması, devletlerin bekası için kaçınılmazdır. Devletler, bu hassasiyetleri kullanarak beslenir. Bu, milliyetçilik ve dinde tutuculuk (muhafazakarlık) kavramları ile bütüne ulaşabilir. Irk düşmanının veya din düşmanının ölmesi, halka zevk verir. Bu “başarıyı” elde eden devlet, güçlenir ve taraftarlarının desteklerini daha da pekiştirmekle birlikte yeni taraftarlar kazanır. Böylelikle hem savaşta başarı elde etmiş olup diplomasi yönünden bir kazanca ulaşmış devlet, halkın milliyetçilik, dincilik vb. hassasiyetlerini kullanarak bağlılık şuurunu da canlı tutmuş olur.
Irkımızı seçemediğimiz için, bu konuda tutuculuk yapmak da oldukça mantıksızdır. Hele ki, insan hayatı söz konusuysa…
Toplumun tüm alanlarında, insan pragması gözetilir. Bir hayata sahip olmanın ulviyetinin bilgisine erişmiş her ferd, bu şeyi kutsal saymış ve işini bu doğrultuda yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat, hukukun babası Grotius, sosyolojinin babası Comte, felsefenin babası Sokrates, eğitimin babası Comenius, siyasetin babası Maurice Duverger ve daha niceleri ışığında aydınlanmış her alan adına edilen her yeminde ve öğretilen her doktrinde din, dil, ırk kavramlarının, o işi yapmanın önüne geçmeyeceğine ve o iş yapılırken, bu tür şeylerin işin usulüne, muamelesine etki edemeyeceğine ve bunun gerekliliğine özellikle vurgu yapılır. Topluma yön veren ve nispeten daha fazla söz hakkına sahip olan kesimlerin de doktor, hukukçu, siyasetçi, öğretmen, sosyolog, psikolog vs. olduğunu göz önünde bulundurursak, “aşırı milliyetçilik- tutucu dincilik” kavramlarının çökmesi gerektiğini bir kez daha görürüz. Çünkü toplumu oluşturan, besleyen, ona öğreten, onu koruyan, onu savunan kişiler bu kişilerdir. Her şey toplumdan oluşur ve yine her şey kendinden oluşan “yeni kendine” maruz kalır. Toplum nasıl oluşur, gelişir, düşünür ve ne olursa, bu oluşan şeye maruz kalır.
insanların bu tür stratejik ve çok yönlü oyunlardan kurtulması ancak bilim, felsefe, sanat uğraşlarıyla ilgilenildiği takdirde mümkündür. Şayet bunlar “her şeydir”. Güncel olayları bilmek ve anlamak için; yakın tarihi, öncesini, objektif şekilde sorgulayabilmek ve kişisel mukayeselerle muhakemelerde bulunmak gerekir. Felsefe ile onu yorumlamak gerekir, bir milleti tanımak için onun sanatını bilmek gerekir…
Siyaset felsefesinde de sıkça üzerinde durularak tartışıldığı üzere, toplum-devlet hiyerarşisinde oluşan bilinçsiz bağlantı hareketleri -özellikle bu günlerde sergilenen nefret tavırları- herkesin başını ağrıtacaktır.