afrika yı düşünmek

entry2 galeri0
    1.
  1. bu kıtayı zaman zaman düşünüyorum. aklıma hep ursula le guin hikayesi geliyor. gülün günlüğünden.

    bir topluluk varmış, sikleri taşaklarına pek denk, ferah düzeyleri pek yüksek imiş. herkes pek mutlu bir o kadar da huzurluymuş. her kim varsa hayatından ve olanlardan pek memnun imiş. bir gün topluluğun bir bilemedin iki üyesi etrafı dolaşmayı aklına getirmiş. bir ev görmüşler ve alt tarafta bir pencere. içeride bir çocuk durur halde bulmuşlar. aç-susuz ve işkence altında. sonradan anlaşılmış ki bütün toplumun o mutluluğu huzuru o çocuğun mutsuzluğuna ve perişanlığına bağlı. bunu gören bir bilemedin iki kişi artık o toplulukta yaşamayı kendilerine yedirememiş ve gitmiş. nereye gittikleri başka bir hikayenin konusu

    afrika tüm dünyanın yukarıda bahsi geçen çocuğu gibi. aslında dünya halklarının böyle bir çok çocuğu var. insanlığın piçleri. medeni uygarlıkların daha da medeni olabilmeleri için gözden çıkarılmış kıta ve o kıtanın insanlıktan nasibini almayan insanları. az biraz medeniyet tarihi bilen ve gözünü her allah ın günü yılmadan, usanmadan tekrarlanan gerçeğe göz yummayı seçmeyen herkesin görebileceği kadar ayan beyan panaromik manzara. zaten son dönemde artık pek kimseden çekinmeleri kalmadı tırnak içinde medeni uygarlıkların çünkü diğerleri pek kimse değil onların gözünde. evcilleştirilmesi ve sonrasında ehilleştirilmesi gereken projeler onlar masalarda duran. etinden, sütünden, yününden, hizmetinden ve hatta hastalığından yararlanabilecek yeni türler.
    örn:african guinea pig

    istatistikler perişanlığı rakamsal anlamda açık seçik gösteriyor. ortalama yaş sınırı 35, yenidoğan ve bebek ölümleri dünya ortalamasının 3 katı, salgın ve malnutrisyona bağlı çocuk ölümleri dünya ortalamasının yine 3 katı, hıv den ölen ve hıv sebebiyle anne-babasız kalan çocuk sayısı dünya ortalamasının 4 katı. çocuk yaşta cinsel istismara uğrayan ve çeteciliğe yönlenenler hakkında açık rakamlar veremiyorlar.

    yıllar yılı sömürgecilikten bu kadar çeken bir kıta daha yok. adamların önce tüm yeraltı ve üstü kaynakları sömürgeleştirildi. insanlarını köleleştirdikten sonra kalan yaşanabilir alanları da yine hammadde adına çorak hale getiren gelişmiş ülkeler vasıtasıyla neredeyse tüm kıta açlığa mahkum edildi. açlık ve susuzluğun getirdiği epidemik hastalıklardan bile kar sağlandı. sadece maddi değil manevi kar da. önce arz sonra talep yaratıldı. hem dünyanın en pahalı tedavilerden biri olan aids in yayılımı için bütün şartları hazırlandı sonra bir de bu insanların üzerinde ilaç denemelerini çekinmeden yapıldı ve ne yazık ki hala yapmaya devam edecek gibi duruyor. bütün bu denemelerin her biri de yardım projeleri adı altında yapıldı ve yapılıyor. bir taşla vurulabilecek kadar çok kuş. ülke halklarının ucuz iş gücü sebebiyle medeni ülkelelerin büyük şirketlerinin bünyesinde istihdam edilmesinden, savantlardaki lale tarlalarından, iç huzursuzluk yaratıp çıkartılan isyanlarından, ülke bölünmelerinden, darbelerden, çocuk askerlerden ve silah satışından bahsedemiyorum bile.

    oradan elde edilen gelirlerin ve asıl önemlisi bu gelirlerin sahiplerinin hazırlığı düşünce sistematiklerinin her biri pek beğendiğimiz bilimsel gelişmelere ve araştırmaların temelini oluşturdu. artık mri var, mutluyuz, gururluyuz ve daha önemlisi daha geç ölüyoruz. bizim hayatımızdan uzayan her dakika için oradan ortalama saniyede 100 insan ömrü gidiyor ama umursamıyoruz çünkü insanlık gelişiyor. teşhirci olabilir belki ama uygarlık ve insan hayatı adına yapılan söylemin kökenlerinin bunu hiçe sayan zihniyet tarafından üretilmesinden ve dayatılmasından dolayı içim acıyor benim.

    milattan yıllar önce geçerli olan kabilecilik söylemi hala hızını kesmeden devam ediyor ve çekirdek kabilelerin adına insanlık deniliyor. en azından bunu israil yaparken sağ gösterip sol vurmuyor. levinas a sabra ve şatilla katliamı sonrasında sorulan öteki kim sorusunun cevabı bile burada çok merhametli kalıyor. öteki bana ve benim gibi olana zarar vermeyendir.
    sanırım avrupa nın metadilini oluşturanlar bunu söylemi daha da geriden getirip öteki benim öteki dediğimdir ama benim öteki diyebilmem için önce beriki demem gerekir, o zaman beriki de bunlar olsun diyor.
    ikimizin de adı kemal bundan sonra senin adın pre- kemal benim ki de post-kemal olsun.
    çevirelim: kemaliyat öncesi insanlık ve kemaliyat sonrası insanlık.

    tarihin en büyük sömürgecilerinin kim olduğunu söylemek bile manasız. ingilizler, yeni york lular, fransızlar, danimarkalılar, hollandalılar kendi dışında olanları sanırım insandan saymıyor ve bunun üzerine utanmadan insan hakları ve insanı hak-hukuk söyleminin çığırtkanlığını yapıyorlar. bu nosyonun tezahürleri şu an dünyada kol geziyor ve çoğunluk nedense o kola girmekten hiçbir çekince duymadığı gibi o kola girmek için canını dişine takıyor.
    2 ...
  2. 2.
  3. akıllara toto grubunun africa şarkısını getirendir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük