küçüklükten beri sebebini bir türlü anlayamadığım tuhaf hareket.
ulan hadi biz türk, yunan, ermeni diye her daim birbirimizin kuyusunu kazmaktayız, 5 asırdır birbirimizin kanıyla yüzümüzü yıkamaktayız da size ne olmakta, tencere dibin kara seninki benden kara güzel kardeşim.
ne zorun var senin yanındaki komşunla, acından karnının derisi sırtına yapışmışken eline keleş alıp niçün canına kastetmektesin?
hadi biz mesela türk ve ermeni milleti olarak ezeli düşmanız, dedelerimiz ölürken bile birbirlerinin boyunlarına geçirdikleri tırnaklarını bir milim gevşetmemişler. aramızda derin husumet söz konusu.
ulan eline resim verseler al bu babanın katili törenin emridir vuracan deseler hasmınla hısmını seçemezsin sen.
misal en azından öldürmek için bile olsa güney katakotogongoluları kuzey katakotogongolulardan nasıl ayırt edersiniz? kuzeyliler güneylilerden daha uzun, daha yakışıklı veya daha mı zekidirler? karayı karadan ayırt edersen yarayı yaradan ayırt edemezsin.
zorun nedir lan senin? ekmeğin yok, bir damla acı suyun var. otur oturduğun yerde bari o da elinden çıkmasın.
bak allah' ın peygamberin hatrı için otur. o adamı öldürsen ne olacak. onun oğlu kızı da yarın öbürgün senin kanını içecek. kutsal değerin neyse onun hakkı için otur.
her zaman olduğu gibi çıkar sahiplerinin daha iyi sömürebilmesi için cahil, neyin ne olduğunu dahi tam olarak bilmeyen insanları -amiyane tabirle- gazlamasıyla ortaya çıkan ırkçılığın afrika boyutu. en çok ses getireni tutsi'ler ile hutu'lar arasında yaşanandır.
nasıl ki ermeniler ile biz türkler ezelden beri düşman değil aslında yanyana iki komşu olabilecek kadar yakın insanlar olduysak geçmişte, bu iki kavmin durumu da aynıdır. nasıl ki aynı coğrafyada bin yıldır -ve hatta daha da fazla- bulunan biz türkler ile ermeniler, kürtler, rumlar, çerkesler, lazlar, bulgarlar, makedonlar, persler, azeriler, gürcüler, asuriler (örnekler çoğaltılabilir) birbirimize neredeyse tıpatıp benziyorsak, onlarda benzemektedirler. ama unutulan şudur ki birbirine tıpatıp benzemek kıstas değildir ırkçılıkta. illa bir fark bulunur, yoksa da yapay bir fark yaratılır, sonra da o farkın üzerine gidilir, o farka dört elle sarılınır. bu fark din de olabilir, ten rengi de, konuşulan dil de ve hatta dinlenilen müzik te. birileri de kalkar bu farkı kullanır, siz de o birilerinin amacına hizmet eden basit koyunlar olur çıkıverirsini bi bakmışsınız ki. bu dünya'nın her yerinde üç aşağı beş yukarı aynıdır.