bir kez olduğunda, karşınızdaki kişi tarafından sürekli beklenecek olan bağışlamadır. en fazla bir kez olmalıdır. büyüklüktür, evet ama, karşınızdaki insan, bunu istismar edecek biriyse, ayağınızı denk almanız gerekir. birisi, paranızı çalar, affedersiniz; sinirle ağzından kötü söz çıkar affedebilirsiniz. ama duygusal yönden ihanetler, hele ki, aşk ihanetiyse, affı yoktur bazılarımız için.
bağışlamak, eski güzel duyguların yeniden oluşumuna vesile olmak. oysa bazen hatadır affetmek. sen affedersin, o tekrarlar.. kötüye kullanır tüm iyi niyetini.
karşımızdakine, aynı hatayı yapması için davetiye vermektir. ben seni affetme riskine gireceğime, sen zahmet edip özen gösterseydin de, hata yapmasaydın nasıl olurdu?
2006 nın 2. ayında açılan bir başlığa topu topu 36 entry girilmesinden anlaşıldığı üzere affetmek insanoğluna biraz uzak galiba. hani affetmenin ne olduğu konusunda birşeyler tada bilsek onun lezzetini damaklarımızda gezdirip eritsek şöyle bayram şekeri gibi. göreceğiz ki sadece ağzımızın tadı değişmiyor hayatımızın bir ucunada gökkuşağının bağlı olduğunun farkına varacağız.
klasik kişisel gelişim kitaplarından bahsetmiyorum elbet. yani içimizde bir öküz varsa onada hoha diyeceğiz tabi. ama hayat inatla dönmüyor işte. dünya dua üzerine döner der annem . dua ise kalb üzerinde bitermiş. kalpse bedenin değil ruhun yaşama kaynağıymış.
şimdi şöyleki bir öğretmen öğerencilerine bir bayram arefesinde dargınlıkları bitirmek gerektiği konusunda nasihatler verirken öğrencilerden biri sorar.
--hocam hadi affedemeyeceğimiz bir şey ise der.
tüm sınıf tarafından çok sevilen hoca işin ehemmiyetini güzel bir şekilde anlatmak için öğrencilerden bir daha ki derse patates ve torba getirmelrini ister. öğrenciler ilk başta birşey anlamaz lakin hocalanın dediğini yaparlar. tüm sınıf sıraların üstünde koca koca patatesleri dizerler hocalarını can kulağı ile dinlerler. hoca;
++şimdi sizin kalbinizi kırıp affedemediğiniz her kişi için bir patates soyun der.
çocuklar aliydi mehmetti derken torbaları doldurular soyulmuş patatselerle. sonra hoca ;
++bu patatesleri torbasından hiç çıkarmadan yanınızda taşıyacaksınız der.
vede çocuklar artık yanlarında içinde soyulmuş patateslerle dolu torbalarla yaşamaya başlarlar fakat aradan iki hafta geçerki artık patatesler kokmaya vede artık taşınır gibi gelmemeye başlamıştır. öğrenciler dayanamaz bir gün ve hocalarına durumlarını anlatırlar .hoca;
++evet arkadaşlar .affetmediğimiz her kişiden ötürü ruhumuz işte böyle rahatsız oluyor. nefes alamıyor. o kişiler ruhumuzu rahatsız ediyor vede siz onları affetmeyi onalara ekstradan yapacağınız bir iyilik gibi görüyorsunuz lakin esasen onları affetmek sizin kendinize yapacağınız en büyük iyiliktir der.
tabi öğrenciler patateslerle birlikte küskünlüklerinide çöpe atarlar . hani illaki bir vesile aranıyorsa onlarda bayramlardır . yada iki samimi dostun dargınlar için barıştırma teklifine tebesssümlele cevap vermektir.
evet affetmiyoruz biz. ama affetmediğimiz her kişi ruhumuza yapışmış kanımızı emiyor ve bu kan emiciler çoğaldıkça ne yazıkki gün geliyor kalbe kan gitmiyor. sonra güzel dualar orda yetişmiyor. dualar olmayınca inanın dostlarım dünya hiçde güzel dönmüyor.
size ne kadar büyük yanlış yapılırsa yapılsın ufak içten bir tebessüm . affettim seni duruşu. samimi bir tokalaşma inanın kamburunuzda nasır yapmış koca bir yükü alıp götürüyor.
herkesi affettinizmi ? gökyüzüne bakın . orda duran meleklerde kimseye dargın değil . tıpkı sizin gibi.
insanoğlu'nun üç'e kadar tahammül gösterebildiği durumdur. Üç kez hata yaparsanız üçüncüde o affeden meleğiniz, bir şeytana dönüşür ve 'öyle yağma yookkk' cevabını verip çeker gider. Acılarınızla başbaşa kalmanız zaten en büyük ceza olur.
super bir sey... hakli ve temiz olmanin muthis hazzini hissetmek icin, suclu ve kirli olanin nasil ezildigini yukaridan bir yerden daha iyi izlemek icin icat edilmis harika eylem.. ama fazla da abartmamak lazim, yoksa boku cikabilir... dozu iyi ayarlanmali.
efenim bu eylem hakkinda su an adini cikaramadigim gavur bir bunyenin soyledigi bir laf mevcuttur... tabi o kendi dilinde demistir muhtemelen de turkcesi soyle bir seydir;
"sizi kiran insanin affedilmeyi hak edip etmedigi mesele degildir. affetmek sizin kendinize verdiginiz bir mukafattir.. zira yapmaniz gereken seyler vardir ve onlarla ilgilenmelisinizdir."
yine bir baska gavur bunye olan psikiyatrist ya da deli doktoru diye tabir edilen thomas szasz der ki;
"aptallar ne unutur ne affeder; saf insanlar hem unutur hem affeder; akilli insanlar ise affeder ama asla unutmaz."
simdi dusundum de sozluk bu laflari azcik kassam ben de bulurdum yani.. tek avantajlari benden once dogmus olmalari bunlarin... misal affetmekle ilgili muthis bir ozlu soz su an bi tane geldi bile aklima;
affetmek hakkında bütün yazılanları okudum da. aslında kızamıyorum kimseye. çünkü ben de eskiden böyleydim. eşşektim yani. affetmeyi bir tür zayıflık, bir tür özgüven eksikliği olarak görürdüm. ama aslında o zamanlar zayıf ve özgüveni eksik bir insan olduğumu anlamamışım. belki farkında değilsiniz ama hepimiz öleceğiz. belki yarın belki 50 yıl sonra. bilemiyoruz. anlayacağın bu hayatta hiçbir şey kalıcı değil. bu nedenle bir hatayı da affedemeyecek kadar önemsemek salaklıktır. insanlar sürekli değişir. hatalar yapar, hatalarından ders alır. birisi sana pişmanlığını ifade etmişse, özür diliyorsa sen de affetmiyorsan asıl zayıf ve özgüvensiz olan sensin aslında. o gururunuz ve kibiriniz siz öldükten sonra kalacak mı zannediyorsunuz? ama işte sanırım herkesin bir dönemi geçirmesi gerekiyor anlaması için.