papazın çayırı blogunun kullanıcılarından bir tanesi.
ağızlarına orospu sakızı gibi lastik ettikleri 3 temmuz 2011 sürecinden beri, kendince aziz yıldırım üzerinden fenerbahçe müdafiliği yapmaya çalışmıştır.
o tarihlerde fenerbahçeyi savunuyormuş gibi yaparken, aziz yıldırıma cansiperane destek olduğunu gördüğümüzde, kurumu temsil edeni savunuyor falan filan zannediyorduk.
neyse süreç ilerledikçe ve aziz yıldırım'ın beni konuşturmayın palavralarının altından rezil kokular geldikçe, internet mecrasında fenerbahçeyi savunuyormuş gibi yapan puştların, aslında başkan dedikleri şahsın ne bok yediğini bildikleri, ve bu bok yemelerini örtmek için, fenerbahçe taraftarını manipüle ettiklerini günler, haftalar, aylar geçtikçe hepimiz öğrendik.
velhasılı kelam,
bu aethewulf denilen adam, aynı anda hem meletos hem sokratı oyanayacak derecede söz kabiliyetine* sahiptir.
hem sosyalist, hem kompredor burjuva avukatlığı yapabilecek derecede yeteneklidir.
bir yandan "alın kupalar sizin olsun, yaşadığımız duygulara dokunmayın" diye duygu sömürgeciliği yaparken, bir yandan da çok sevdiği,koşulsuz biat ettiği başkanı!, alex'i vatan haini gibi takımdan gönderirken, sus pus olup, "bazen iş ilişkilerinde böyle ayrılıklar olabiliyor, taraflar anlaşamayınca, teşekkür edip birlikteliklerine son verebiliyorlar." diyecek kadar hababam sınıfının kapitalist, ruhsuz, duygusuz müdürüne bürünebiliyor.
ortaçağda yaşasaydı hem afrikalı şeker işçilerinin hakkını savunuyormuş yapıp, hem de sömürgeci avrupa feodalizminin konsiliyeri olabilecek derecede esnek bir adam.
o kadar daldan dala konup, 10larca kimliğe büründün ki;
türkiyede dans, tiyatro, kahpelik, şeytanlık okulları açılsa mutlaka ama mutlaka ceo'su yapılması gereken adamdır!
kendisine buradan tebriklerimi gönderiyorum. gerçekten yüreğine sağlık, diline sağlık. ayakta alkışlıyorum kendisini, bizi biz yapan değerleri ortaya döktüğü için.
bir sözlük yazarı olarak, çıktığı programda, net alemindeki tüm sözlükler hakkında en doğru tespitlerde bulundu bugün. tam bir sözlük yazarı yani, hatta konuşmalarında bile kimi zaman bir entry girme havası sezilebiliyordu. ben kendisini biraz daha yaşlı sanıyordum ama, ne derler: bu yaşta bu zeka, ciddiyim.
bir sözlüğün işlevsel olabilmesi için geriye dönüp okunabilir olması gerekir. ekşi sözlüğün bunu başarabildiğini gayet güzel anlattı kendisi. aynı durum bizim için de geçerli. eğer gerçekten sözlüğe değer veriyorsak, yazarken freni patlamış kamyon gibi değil, biraz daha sakin ve ince eleyip sık dokuyan bir yol seçmemiz gerekiyor.
ha tabi bir makaleler toplamı olmayacak sözlükler, geyiğin dibine de vurulacak yeri gelince. ama formatın anasını bellersek bu iş olmaz. o zaman burası sadece insanların girip, havasını atıp, canı sıkılınca gittiği bir yer olur. ben neden "herhangi bir" yazacakken, ya acaba "herhangibir" miydi, yoksa "her hangi bir" diye mi yazılıyordu diye kıvranıyorum lan? neden bi başlık açacağım zaman, acaba daha önce aynısı ya da benzeri açılmış mı diye kontrol edip vakit harcıyorum? neden mesela bu entryi de tek cümleyle geçiştirmiyorum, nedir beni buna iten? deli miyim ben? evet diyenler çıkışta beklesin olum, çok fena kötek var.
ne yalan söyleyeyim, aethewulf'un konuşmasını dinleyince hem kendisini, hem de ekşi sözlüğü tekrar kıskandım. zaten önceden de yazdıklarını okurdum. harbiden sağlam yazan bir yazar. kendisine bundan sonraki hayatında esenlikler dilerim. entry sonlara doğru sıçtı, tam bağlayamadım farkındayım. idare edin artık.
philia'lar ile olan mutual ili$kisini gorunce sevinc firtinalarina suruklendigim yazar. uludag'da pek yazmaz. ek$i donemlerimde de beni ziklemezdi pek zaten. fantastiktir.
eski münazırlardan, hitap gücü[yazım gücü] o nedenle kuvvetlidir. haksız olduğu bir konuda karşısına geçip tartışsan, seni yerin dibine sokar, sonra da haklı çıkar.