adnan satici

entry6 galeri0
    1.
  1. Hayat, öykünün rüyasıdır canım
    Birlikte görürüz
    Sular, dağlar uyurken
    Ağaçlar uyanır
    Baktık diye borçlanırız
    Biz ölürüz
    Borçlarımızı öder gerimizdekiler.
    0 ...
  2. 2.
  3. 1962'de Diyarbakır'da doğdu. 13 Şubat 2007'de Ankara'da yaşamını yitirdi. ilk ve orta öğrenimini Diyarbakır'da tamamladı. Ankara'da Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Öğretmenlik yaptı. Edebiyat ve Eleştiri, Evrensel Kültür, Papirüs, Sanat Rehberi, Yarın , Yaşam için Şiir, Yeni Düşün, Yeni Olgu gibi dergilerde şiirleri yayımlandı. 1983 Yeni Türkü Şiir Ödülü ve 1995 Behçet Aysan Şiir Ödülü'nü kazandı. 1985'te Ülkesiz Şarkılar, 1994'te Yerçekimine Uyan Portakal Çiçeği, 1996'da Dokuzuncu Blues, 1999'da ise Hep Unutur Uzaklardaki adlı kitapları yayımlandı.
    0 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Geçen hafta ölümünün birinci yıldönümü olan öğretmen, şair, insan. Alışamadık belli ki gidişine. Yaşamını yitirdiğinde bir arkadaşı yazmıştı, şimdi aynen tekrarlamak gerekiyor:

    "Şairler herkesten önce ölür

    Nerden bilecektim o vakitler, günün birinde bu efsaneler şehri Diyarbekir'in benim de hayatımda derin izler bırakacağını. Nereye giderdi öldükten sonra şairler? Birgün kavuşacak toprağımız da yok, sonsuz bir boşluğa dökülürdü kanımızın şelalesi.

    Şairlerin yüzü hayata yakışmıyor. Durmaksızın harflerden yontulan bir kuş varmış gibi göğüs kafeslerinde ve içlerinde her an uçup gitmeye teşne bir can taşır gibidir şairler. Asil ve mağdur. Fakat, nerden çıktı şimdi Adnan; nerden çıktı bu ölüm. Dünyayı lengerin içine koymalı, eline bir pusula bir yanardağ vermeli, uykuyu vermemeli, korkuyu vermemeli, denizleri olmayan ne anlar fırtınadan. "Bir kovan bal" gibi bizi bıraktın, arı tatlı, bal acı balcı eksik; böyle diyordu arkadan seslenen genç bir kadın: Zeynep. Daha karşıya bile geçilmeden, ölüm var geçmiş yok Adnan. Evet, yüzümüzün hayata yakışmadığı doğru. Ve fakat nerden çıktı bu ölüm şimdi. Haklısın, kavga da ettik seninle, bağrıştık, vuruştuk, kızdık birbirimize. Küstüğümüz de oldu, barıştığımız da. iyi de Adnan, şimdi nerden çıktı bu ölüm. Önceki akşam telefonda acıdan çatallaşmış bir dille verdi Ayhan Bilgöl haberi. Herşey birden boşaldı. Dünya viraneye döndü. Sonra 1985 yılında ilk şiirlerini okuduğum günleri hatırladım. ilk kez Ahmet Erhan'dan duymuştum "Ülkesiz Şarkılar" adlı kitabını. Yeni yayımlanmıştı. Başımda türlü türlü belalar, peşimde karanlık adamlar, kaçaklık günleri. O güne kadar hiç Diyarbekir'e gitmemiş biri olarak, kitaptaki şiirlerini okurken ne tuhaf Diyarbekir'i düşünmüştüm. Hem nerden bilecektim o vakitler, günün birinde bu efsaneler şehri Diyarbekir'in benim de hayatımda derin izler bırakacağını. Nerde ne zaman tanıştık hatırlamıyorum. 1985'de Yarın dergisinin bürosunda karşılaştık sanırım ilk. En son hatırladığımsa, Aşağıayrancı'daki senin evinde kavga ettiğimizdi. Bağırıp, çağırmıştık birbirimize. Vuruşmuştuk. Sonra nasıl barıştık bunu bilmiyorum. Bir gün telefon etmiştin. Sonra hayat bizi yeniden Gündem gazetesinin sayfalarında buluşturdu işte. Selma Ağabeyoğlu, haberini aldıkları zamanki duygularını şöyle anlatıyordu: "Ölümünü haber aldığımız on dakika sonra, Mehmet Özer, Eren Aysan Hacettepe Hastanesi'nin önündeydik... Öyle hızlı geldik ki oraya... Sanki acele edersek sevgili Adnan'ı ecelin elinden alacaktık" Seni ecelin elinden aladık. Çünkü şairler herkesten önce ölürdü, bunu ilk kez Behçet Aysan ağabeyi yitirdiğimizde hissetmiştim. O zamanlar aklıma takılan bir soru vardı; Nereye giderdi öldükten sonra şairler? Sonra işte; biz büyüdük ey girdap, yanılmayan yasa biz büyüdük. Yitmek yolunda, bir gün kavuşacak toprağımız da yok, sonsuz bir boşluğa dökülürdü de kanımızın şelalesi. Büyüdük biz. Lakin, bilinir, ölü bir gürültüdür şairler. Ya da bir ölünün çürüyen sesi; Çürüyorduk ey girdap, ürkülecek bir şey yok. Pusatsızdık ey yasa, hançer belimizde değil, boğazımızı paslı bir hırıltıyla yırtardı gurbeti. Tanık yok. Oysa kentin ortasında attığımız her adımı saydıran bir kaygı var. Dönmekten vazgeçmeyi bile yasaklamıştık kendimize. Olmadı öyle bir şey, o geçmiş yok. O geçmiş yok... O geçmiş yok... Koru ölü sesimizi ey çağdaş dua."
    0 ...
  7. 5.
  8. "özledim seni
    özledim seni anne
    dalsızım duldasızım rüyam çoktan bitmiş" a. satıcı
    0 ...
  9. 6.
  10. "Gözümü yumduğum gün, kavanoz dipli dünyaya,
    başucumdaki taşa bir zahmet şunları yazın,
    böyle olsun istemezdim
    daha çok koşardım ya..
    atım çatladı...
    Özür dilerim."
    Adnan Satıcı
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük