muhafazakar veyahut sağ kesimin en çok beğendiği üçlü. belki başbakan olsaydı türkeş bu üçlüyü dörtleyebilirdi. menderes ve tayyip erdoğan dönemlerinin birbirine benzediği aşikar. herkese eşit muamele, ayırt etmeden herkese aynı demokrasiyi sunacağız demişlerdi ikisi de. menderes bunu iktidarının ilk dönemlerinde yaptı ama ondan sonra baskı, adaletsizlik, farklı düşünene zor kullanma, basın- muhalafet- ordu üçgeninde sıkışıp kalınca da çok yanlış bir kararla darağacına kadar uzandı başbakanlığı. tayyip erdoğan da 2002 seçimlerinde menderes vaatleriyle başa geldi ama son 4-5 yılda menderes'in ve partisinin eylemlerine benzer eylemler yaptığı gayet göz önünde.
özal ise darbe sonunda başa gelen bir lider. zaten netekim paşanın yaptığı darbeyle özde olmayan ama sözde bir demokrasi gelmişti. darbenin halk üzerindeki aşırı şiddetli etkisiyle, halk "hööt" denilse başını yuvasına çekip susacağından, darbe sonrası bu ferah dönemi özal sorunsuz bir şekilde kullandı. ne muhalafet vardı ne orduyla sorun özal döneminde.
ilki toprağım fakir fukaraya gidecek diye partiden ayrılıp dp yi kurmuş toprak ağasıdır. Liberal ve kapitalisttir. Diğerleri de onun takipçisidir zaten.
Adnan menderes, bir toprak ağasıdır. Serbest fırka döneminde atatürk'ün ilgisini çeker ve karizmasıyla chp'nin içinden çıkan bir kadro ile dp'yi kurmuşlardır. Gericilik ve komunizm'e karşı tepkiler konusunda ortak refleksleri vardır ama sıkıntı köy enstitüleri konusunda fikir farklılıklarıdır. Onun dışında aynı chp kadrosunu, islam kahramanı ilan etmiştir islamcılar.
Adnan menderes, iktidarın ilk yılları iyi bir liderdi ama sonra kendini hatasız sandı ve bu yüzden istanbul imarı adı altında, tarihi eserleri yıktırdı ve yıktırmadan evvel bir kayıt, resim vesaire hiçbir şey bıraktırmamıştır. ibb'nin şu anki ucube binası, menderes dönemi bir yapıdır. Antik roma eserleri, son kalan ahşap klasik evler, medrese, şehzabaşı karakolu yıkılır. Yerine o ucube yapılır. Üniversite gençliği ve onun gibi düşünen insanları ezmek konusunda ustadır menderes.. Ondan sonra gelen demirel, ona göre daha ılımlı, daha esprili olduğu için halen sevilir ama menderes'i araştıranlar sevmez.
ilk meclis fesedildikten sonra taa adnan menderes dönemine kadar atatürk sağken bile memleket ismet inönü çizmelerinin altında ezilmiştir. atatürk samsuna çıkıp milli mücadeleyi başlattığında inönü hala osmanlı genelkurmayında albaydı ve inanırmısınız bilmem ingiliz mandasına gönül vermişti.
gelelim asıl meseleye. şimdi öğretilen atatürk öğretilerimiz menderes dönemine kadar saklandı ve unutturulmaya çalışıldı. demokrat parti döneminde türkiye milli mücadele tarihini ve atatürkü öğrenmeye başladı. atatürkün en yakın silah arkadaşları olan ve lozan maddelerine muhalif oldukları için ikinci meclisten dışlanan kazım karabekir,refet bey, rauf orbay gibi paşaların anıları da (hatta nutuk bile) demokrat parti zamanında basılıp yayınlanmaya başlandı. bunlar daha uzar gider arkadaşlar. özal ve tayyip erdoğan ikilisine değinmiyorum ama en azından menderesin hakkı menderese.
erdoğan her zaman kendisini menderes'in ve özal'ın varisi olarak görmekte.
menderes sovyet komünizminden korktuğu için 2 kutuplu dünyada amerikayı seçmişti. natoya girebilmek için koreye asker bile gönderdikte değerimiz genede anlaşılamamıştı. ilaveten menderes ekonomik kriz baş gösterdiği anlarda maerikadan hiçbir zaman beklediği desteği bulamadı. bir ilaveten daha; menderes'in hiçbir zaman bölgesel ve devamında küresel güç olma gibi hayalleri olmadı, zaten dönem şartlarına görede olamazdı.
özal başbakan olmadan önce 24 ocak 1980 kararlarına imza atan bürokrattı. başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde türkiyeyi bölgesel güç yapma mücadelesi verdi diyebiliriz. hatta bununla kalmadı, orta asya türk cumhuriyetlerine yönelik çok önemli tekliflerde bulundu, azerbaycanla birleşilmesini istedi ama demirel buna engel olmuştu.
özal'ın tek eksiği uzun vadeli öngörüsü çok kötüydü. saddam'a karşı büyük destek verdiği peşmergeler günümüzde bize artislik yapabilme cürretini göstermekte. yani yüz verdi deliye geldi sıçtı halıya hesabı. hiçbir zaman güvenilmeyecek peşmergelerin var olma mücadelesini tek başına yürüttü. o devirlerde el etek öptürüyordu özal bunlara ama günümüzde bu ibneler burunlarından kıl aldırmamakta. oysaki kuzey ırakta peşmerge dediğimiz bu grupların bir sikimlik amları mevcut ama nerde bizde onlara hadlerini bildirecek taşaklı yönetici.
gelelim mevcut başbakanımız erdoğan'a.
dediğim gibi kendisini menderes ve özal'ın varisi olarak görmekte. lakin özal'ın politikalarının hiçbirini gütmüyor, orta asya ve musul/kerkük politikası hiç yok.
bölgesel ve küresel güç olma iddiaları var ama buna yönelik ne yaptığı konusunda sadece müslüman dünyasının hamiliğine soyunduğunu görüyoruz. orta doğuda bölgesel güç olabilmesi için israil'e, iran'a söz geçirtebilmeli. bu konuda son derece başarısız.
sonuç olarak menderes basiretsiz, özal öngörüsüz, erdoğansa bop politikasına paralel hareket etmektedir.
istatistiksel açıdan bakarsak bu 3 lüye mustafa kemali de katarsak dönemlerinde de siyasi ve ekonomik olarak istikrarlı büyüme olması ortak özellikleridir.
2.dünya savaşından galip ve güçlenerek çıkan abd emperyalizmin, soğuk savaş koşullarının da etkisiyle türkiye'nin iç politikasına direkt müdahale etmesiyle birlikte din silahını kullanarak türk halkının başına çöreklenen gerici, ulusal devlet ve bağımsızlığın altına oymakla malul zengin takımının üç başbakanıdır. ülkemizi emperyalizmin ileri karakolu ve açık pazarı haline getirme sürecini ilki başlatmış, ikincisi ivme kazandırmış, sonuncusu tamamlamak için epeyce yol almıştır. bu arada, bu üçlünün arasında biraz farklı politikalar izlemişse de demirel'i de katmayı unutmamak gerekir.
inönü amerikan baskısıyla demokrasiye geçmek zorunda kaldığında alınan ve kemalizm denen hilkat garibesi için hayatta kalma manası taşıyan diktatörlük mitolojisini muhafaza anlamındaki karara karşı, eşyanın tabiatının itirazıdır bu üç kişinin iktidarı.
abd tarafından "islam merkezli siyaset" alanında iyi eğitim görmüş olan demokrasinin kara delikleri.
ana hedefleri doğrudan doğruya ülkenin kaynak ve kuruluşlarıdır. din istismarı levelları çok yüksektir. bütün zararlı şeyleri bu özellikleri sayesinde yaparlar. amaçları çaktırmadan ülkenin ocağına incir ağacı dikmektir.
1. insanların bitten kırıldığı, veremden çöktüğü bir dönemde iktidara gelmiş adnan menderes , anadolu insanına ilk defa bulaşık leğeni, çatal, kaşık, bit ilacı gibi bugün çok komik gelen ama o zamanların muhteşem yeniliklerini göstermiştir. At gübresinde yenilebilecek arpa arayan insanlara peygamber gibi gelmiştir. zalimin zulmünden kaçan kimi görse sarılır.
2. gece yarısı sabah için tüp ve ekmek kuyruğunda bekleyen, yolda yürürken acaba benide öldürecekler mi diye tedirgin insanlar, turgut özal ilktidara geldikten sonra evlerinde elektrik, su, renkli televizyon ve telefon görünce fakirlik ve savaştan kaçan gibi sarılmıştır.
3. 28 şubat 1997 darbesinin getirdiği büyük hortum ve hırsızlıkların neticesinde meydana gelen ve deprem sonrasında yeryeri oynatan büyük bir kriz.... ve berbat bir ekonomiyi devralan ve büyük 2 deprem gören sanşsız hükümet ,bu büyük krizin ardından ekonominin düzeltilmesi için sert ve acı reçeteler getiriyor . Tam iyileşme esnasında uydudan gelen bir iktidar.
yarı tanrıdırlar. hatta avnak bir kul içlerinden biri hakkında şöyle bir şiir de yazılmıştı vakti zamanın da. "tayyip'i üzmek allah'ı üzmektir" deye! boşa yarı tanrı demedik. birileri için öyle. çamur da atarım, hatta üçü hakkında çok pis laf koyar burada bir allah'ın kulu çıkıp üzerine ayar mahiyetinde yazı yazamaz; ama bu haksızlık olur. zira, bu ülkenin başına gelen liderlerin hepsi aynı, farkları yok. reco, turgut, adnan, ecevit, erbakan, tansu, mesut, türkeş... hepsi aynı yolun yolcusu! onlar bize bizim görmek istediğimiz gibi görünüyorlar o kadar. yoksa özde birler ha sağcı ha solcu!
yok rahmet okumak lazımmış da yok saygı ile anmak lazımmış da... topunun köküne kibrit suyu çakayım, ayrıca ham siyasi fikirlere angaje olmuş beyinlerin de ta içine attırayım, ideolojik öküzler sizi!