--spoiler--
2.beni çok heyecanlandıran bir video bu. kendimce şöyle yorumluyorum ; "karanlıkta tek başına yürüyen bir adam gibi"* evreni sorgulamaya girişiyor evvela, "ben kimim bilmiyorum" diye soruyor delfik gnothi seauton'a göndermede bulunarak ve hemen ilan ediyor: "bütün her şey yalan olacak biliyor musunuz?" yalan olmak, ölüme yazgılı olmak demek, dasein'ın ölümünü ötekinde deneyimlediği için düşünür bu ölüme doğru olmaklığa bir değer de atfedip nihilci bir anlayışa varıyor. aynı zamanda" şeyler dünyası yalandan ibaret olabilir mi, yoksa ilüzyonlar mı hakim bu dünyaya?" demek istiyor da olabilir. descartes'ı andıran bir şüphecilikle yola çıkıp hegelci bir sorgulamaya giriyor ve duyusal kesinliğin hakikatini arıyor. şimdi ve burada'nın dolayımsızlıkla anlaşılamayacağını bildiğinden bu hakikatin olsa olsa evrenselde yattığını iddia ediyor. "kendine çok değişik şekilde bakıyor" ve ne olacak bilemiyor. bilincin tedirginliği aslında objetsinin kaypaklığından, bu bilinir olduğunu sandığının bilinemez olduğunu defalarca deneyimlemesinden, daha doğrusu yine öyle olduğunu sanmasından ileri geliyor. bir darbeyle işi bitiriyor: "hayaller insan mi yoksa bizler hayal miyiz?" hayal yani idelerden mi ibaretiz yoksa diye kuşkulanıyor; tek tek bilinçlerden öte, hepimizi de kucaklayan, perfeksyona ulaşmış bir ideden mi mürekkebiz acaba? burada örtük bir şekilde hegelci mantığa göndermede bulunuyor şüphesiz: "yalnızca mutlak ide varlık'tır, yalnızca o tükenmeyen hayat'tır, çünkü o bütün hakikati ve kendini bu şekilde bilen hakikat'tir. ve bu mutlak ide, felsefenin hakiki içeriği ve objetsidir."** fakat sorunun ikinci boyutu "yoksa" bizler hayal miyiz diye devam ediyor. yine örtük olarak aynı zamanda fenomenolojik düzeyde düşünmeye çağırıyor bizi: bilincin bu mutlaklık içinde nereye konumlandığı sorusu bu; mutlak ideye ve hatta mutlak bilme'ye varılan noktada benim, senin özbilinçlerimiz ne olacak? aufhebung'a uğramış tekil bilinçlerin geist'daki yeri nedir? tekilliğin ölümünü vaaz eden, dayatan mutlak bilgi'de içerilen geist'ın duyusal kesinlikten beri edindiği deneyim çarçur mu edilecek? "kendi sınırını bilmek demek kendini kurban etmektir"** düşüncesini kabullenmeyeceği, videonun sonundaki "saçmaladım yine" demesinden belli. tam "acaba bizi deleuzecü tekilliklere çağırıyor?" diye heyecanlanmışken kayıt sona eriyor ve bu mistik sessizlik kafada soru işaretleriyle topu bize atıyor, golü yiyoruz. ikinci bir videonun uzun süredir ortaya çıkmaması üzerine, düşünürün kara kara ormanlara çekildiği ve kendini refleksyona verdiğini düşünüyorum. dalga geçiyorsam namerdim.
* discours de la méthode, livre de poche, 1973, s. 109.
** science de la logique, tome ii, aubier, 1942, s. 549.
*** phénoménologie de l'esprit, gallimard, 1993, s. 693.
diğer odaya geçmesi, oradaki pencereden de aynı ışığı, aynı günü müşahedesi**** aslında hakikatin her bakışa nazır beklediğini işaret ediyor.
****Bir şeyi temâşâ etme ve gözleme mânâlarına gelen müşâhede; ef'âlde esmâyı, esmâda "Müsemmâ-yı Akdes"i basiretle rü'yete denir. Diğer bir yaklaşımla, müşahede, kurb erlerinin, "min verâi hicab" ufkuna ulaşarak, eşyanın "ehadiyet-i Hakk"a (Hak birliği) şeffaf bir ayna haline gelmesinden ibaret sayılmıştır.
Müşahede, hak yolcusunun, temâşâsını basiret nuruyla gerçekleştirmesi açısından rü'yet diyebileceğimiz 'görme'den ayrılır ki, ismail Hakkı Merhum, Muhammediye Şerhi'nde bu farklılığa şöyle işaret ederler: Yüksek bir mazhariyet olan müşahede, basiretin müşâhedesidir, basarın değil; zira basarla görülüp hissedilen şey, Hak nurunun zılli, eseri ve tecellisidir. Basiretle müşahede edilene gelince o, Hak nurunun hakikati ve "bî kem u keyf" kalben Hakk'ı temâşânın da bir unvanıdır.(kaçıntı)
edit: Kurtuluşun eşiğinden dönmüş, neredeyse acziyetini ifade edip kendini emre bırakacakmış.