adam smith: (bkz: laissez faire laissez passer) : bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler diyen sağ köşedeki mavi şort giyen düşünür.
karl marx:"cehalet ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır" ve "kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser" diyen kırmızı şort giyen sol köşedeki düşünür.
karl marx, sorunların çözümüne daha felsefi yaklaşmış ve iktisadı idelere giden araç olarak kullanabilmeyi amaç edinmiştir.
adam smith ise iktisadın kendi kurallarında sosyal sorumluluğu düşünmeden iktisadın kendi sorunlarını ele almıştır.
karl marx'ın uzun vadede kaçınılmaz son olarak gördüğü gerçeklerde haklılık payına rağmen idesindeki dünyaya varışta iktisadı kullanmasında teorik olarak eksiklikler vardır. olması gerekenleri anlatırken dışsal faktörleri fazla düşünmemiştir. misalen tek bir ülkede kendisinin istediği uyarlamaları yaparken farklı ekonomik modellerde olan ve çoğunlukta olan dış dünya, her daim kendi düşünü kurduğu ülkenin ekonomik dinamiklerini işlemez hale getirecektir. zira bunu geçmiş denemelerde de gördük. üretimde ihracatı düşünmeden tek tip üretimler hem pazar sorunu dolayısı ile ekonomiyi kilitledi, hem de üretimde işlevselliğin köküne dinamit koydu.
hiçbir ekonomik model dışa kapalı yaşayamaz. bugün en büyük ekonomiler dahi %100 yerli üretim yapamaz. bu sebeple üretim, pazarsız düşünülemez. rusya'da tek tip plansız üretimlerin hem sosyalizme olan direnci hem de ekonomik işlemezliği körüklemesi, ana sorun olarak uzun vadede ortaya çıkmıştır.
küba örneğinde daha düşük kaynaklarla ambargolar ve baskılara karşı daha işlevsel ama daha güçsüz sürdürebilir bir model örneği görülmekte. lakin her ikisi de gerek siyasi, gerek ekonomik olarak asıl istenenden uzak kalmıştır.
ayrıca bir düşünce adamının ekonomik modelle idelere ulaşmanın yollarını ararken bu sorunların yine insanların manevi dünyasında dirençlerini yok edeceğini gözden kaçırması, duygusal bakış açısının zayıf tarafıdır.
her sistem yok olmaya mahkumdur. lakin kapitalizmin maneviyatta bu kadar direnç göstermesinin sebepleri ve avantajı daha fazladır. güçlünün yönlendirdiği teba, eğitime ve bilince ulaşmak için gereken maddi olanak ve imkan hep sermayenin bir adım önde olmasını beraberinde getirmiştir. bu tıpkı nurkse'nin fakirlik çemberi paradoksuna benzer. fakirliği kırmak için gereken şeyler fakirde olmadığından hep geride kalmasını sağlar kısaca.
kaynakların kıtlığa erişmeden sosyalizmin mecburiyetten ziyade arzu ile gelmeyecek olmasına inananların aslında düşündükleri olumsuzluklar da bunlardır.
Uluslararası ilişkiler bölümü, 1.sınıf, 1.dönem vize sorusudur.
Adam Smith denen amcanın teorize ettiği liberal iktisadi sistem, bugün yıkılmadan durabilmişse eğer, bunu Marx'a borçludur. Marx, kapitalizmin tarihindeki en büyük düşmanı olmasıyla birlikte, istemeden de olsa en büyük yardımcısı olmuştur. Çünkü Marxizm öğretisi, kapitalizm yaşam tarzının ve iktisadi sisteminin bütün açıklarını, cesurca insanlığa öğretmiştir. Liberal ekonomiyi ayakta tutmak isteyen para babası, liberal demokrat burjuvazi takımı ise bu açıkları görüp kapatmaya çalışmışlardır. Çalışma saatlerinin sekize indirilmesi, sosyal güvence ve sigorta gibi kuruluşlar bu duruma örnek teşkil edebilirler.
Sonuç olarak; bu maçın galibi henüz belli değildir. Marx bütün maç tek kale oynamasına rağmen, Smith 'sol' kanattan gelen, ardı ardı kesilmeyen atakları farkedip, oraya önlem almıştır. Ama bilinmelidir ki, Marx atak üstüne atak yapmaya devam ediyor.