başına her an kötü bir olay gelmesi ve bunun cezasız kalma ihtimali
bu ülkede adam öldüren polisin cezası 24 ay taksitle para cezasına çevrilir.
cem garipoğlu denen yaratığın 11 yıl sonra serbest kalma ihtimali doğar. bir kadını ezen serbest bırakılır. arabasıyla otobüs durağına dalıp 5 kişiyi katleden kansız 10 ay sonra dışarı çıkar. anaokulunda başına lavabo düşüp ölen çocuk için "yaramazdı ondan oldu" denir. hüseyin üzmez'ler serbest kalır. ama aynı ülkede pankart açanlar 19 ay tutuklu kalır. mecliste pankart açanlar ise yıllarca cezaevinde yatar. baklava çalan çocuklar 11 yıl yer. elektik faturasını ödeyemediği için annelerimiz cezaevine düşüp orada kanser olur. biz aynı zamanda ogün samast'a çocuk deriz.
poşu takanlar 11 yıl ceza alır. parasız eğitim için pankart açanlar gözaltına alınıp tutuklanır.
elleri arkadan kelepçeli kadını döven polisler neredeyse haklı konuma getirilir. bütün türkiye'nin izlediği görüntülerde vatandaşımızı öldüresiye dövenler polisler serbest kalırken, dayak yiyen vatandaş 6,5 yıl ceza istemiyle yargılanır.
en son, aç olduğu gerekçesiyle 2 poğaça 2 meyve suyu çalan ve paralara dokunmayan vatandaşa 12,5 yıl hapis cezası istendi. daha ne diyelim.
"ben terörist değilim eski teröristim" diyen bir orospu çocuğunun ifadesiyle, terörle mücadele eden ordunun başındaki komutanın, eski genelkurmay başkanının, generallerin terör örgütü üyeliğiyle suçlanmasına tanık olup demokrasinin ilerleyişine(!) alkış tutmak.
parasız eğitim pankartı açtıkları için tutuklanan ve harçları kaldırdık denilmesine rağmen hala cezaevinde bulunanlar varken, başbakanlık güvenliğini, korumalarını atlatıp bakanlar kurulu toplantısının yapıldığı iddia edilen odanın 10 metre yakınında havaya 3 el ateş etmesine karşın, başbakanın hemşehrisi olduğu için olsa gerek serbest bırakılan ruh hastasını gördükten sonra bu ülkede ne yazdığına, ne yaptığına dikkat etmen gerektiğini bir kez daha anlamak.
pankart açanlar cezaevinde, başbakanın başkanlık ettiği bakanlar kurulu toplantısının 10 metre yakınında 3 el ateş eden kişi dışarıda.
adaletine kurban olduğum güzel ve yalnız ülkem benim...
Zenginlerin bile yurtdışına kaçmaya çalıştığı bir ülkeye dönüşmüş Türkiye'de enseyi kararta kararta, bunun sorumlusu yüzde elliden nefret ede ede yaşamak.
içinde farkında olmadan yaşıyoruz. Ne zaman ki ucu bize bir şekilde dokunacak, ne zaman canımız yanacak o zaman isyan edip haykıracağız ama diğerlerinin yaptığı gibi: Tek başına!!!
Sinem Şahin 22 yaşında bir kızımız. Ama zeka yaşı 11-12. Yaşadığı yerde bunu onu tanıyan hemen herkes biliyor. Öyle ki zaten kendi başına karar alması mümkün olmadığından annesi kendisine vasi olarak atanmış. Medeni Kanun'umuz, bu kişiler kendi başına eylem ve iştiraklerde bulunmasın, hukuken sorumluluk altına girmesinler diye vasi atanmasını gerekli görüyor zaten.
Ama Sinem ile aynı mahallede yaşayan 5 abisi, komşusu ona cinsel saldırıda bulunuyorlar. Yani toplumda bilinen adıyla tecavüz ediyorlar. Sinem adetten kesilince ancak annesi tarafından olay fark ediliyor ve hamileliğin 16. haftasında mahkeme kararıyla hamileliği sonlandırılıyor.
Olay mahkemeye intikal ediyor. Sinem ile 5 dakika konuşan biri bile onun özel durumunu idrak edebilecekken mahkeme 5 tecavüzcüyü de serbest bırakıyor. Sebep, olay sırasında Sinem'in bağırmamış olması.
Böylece cinsel istirmacıların bu durumdaki insanlarımıza cinsel istismarda bulunmalarının da bir nevi önü açılıyor. Bu durumda olmayan bir kadının bile bağırmadığı, bağıramadığı için yaşanan olayın "rızasıyla oldu" diye iğrençleştirildiği ülkemizde artık anneler bu durumda kalmaları halinde kızlarına çığlık atmayı öğretiyor, evde bağırma ve çığlık egzersizleri yapılıyor.
Sinem'in davasında ise sadece adalet değil; sağduyu da yok, vicdan da yok, muhakeme de yok, empati de yok... Tecavüzcüleri neden koruyan bir ülkeyiz.
insanı Allah'a yakın edebilir, tabi farklı yerden bakabilirsen.
şöyle ki adaletin olmadığına inandığın bir ülkede yaşamak seni gün geçtikçe her yerin ordan farklı olmadığı düşüncesine sokabilir. kaldı ki emin ol kapitalizmin olduğu yerde adaletten bahsemeyeceğine göre kapitalizmin uğramadığı ülkeler de henüz sözde demokrasiyi bile yaşamadığına göre muhtemelen aradığın adaletli yaşama bu dünyada kavuşman pek mümkün görünmemektedir.
o yüzden adaletli bir öteki dünya hayal etmek hayatı yaşanır kılar, en azından denemeye değer dersin.
insan ölümlerine pekala saçma sapan birşey dayanak gösterilebilir. Bir sinav olur , kopya çekilmiştir barizdir suçlular korkusuzca dolaşabilir, ücret dağilimindaki uçurum daglari aşabilir. 21. Yüzyilda bile insanlar arasinda dil din irk ayrimina gidilir ayni ülkenin vatandaşi olmalarina rağmen...daha pek çok adaletsiz durum yaşanabilir.