helal olsun bıyık adam abdülhamit. rte nin yargı vicdanını dinlemeli söylemine, "yargı kimseden emir almaz, yargıya laf edeceğinize aile içi şiddete engel olun" demiş.
vicdan, adalet kavramının ayrılmaz bir unsurudur ve karar vericilerden her kim olursa olsun vicdanları ile davranmaları beklenir. bu sadece hakimler için değil, öğretmen, doktor, yönetici vs. kim olursa olsun geçerli olan ahlaki bir beklentidir.
Gelgelelim yasa uygulayıcılar adı üstünde yasaları uygular. eğer bir yasa "şöyle yap" diyorsa elde olan birşey yok. vicdan belki en asgari ya da en insani olan cezayı uygulamaya izin verir, ama yasanın dışına çıkılması söz konusu değil.
türkiye'nin problemi ise ne vicdan ne de yasalar: hukuk ve adalet kavramları toptan çürümüş; adamına göre yasa, adamına göre adalet ve adamına göre ceza olan bir sistemde keyfilik vardır, ve keyfilik olan bir ortamda ne adalet ne de hukuk işler. "bağımsız yargı"yı ayak bağı ve tehdit olarak gören bir idare tarafından keyfi olarak işletilen bir sistemde ne vicdanlar huzur ve yer bulur, ne yasalar işletilir, ne de adalet sağlanır.
sonuç olarak hem tayyör hem de adalet bakanı boş konuşarak gündemi meşgul ediyor ve hedef saptırıyor. arızasının nerede ve nasıl olduğu gayet belli olan bir sorunun özüne dokunmadan ele güne "tartışıyoruz" izlenimi vererek günü kurtarmaya ve "bak ne kadar demokratız" algısı yaratmaya çalışıyorlar. "bağımsız yargı yok", sorunun ne olduğu bu kadar basit; yargı dağıtıcıları baskı, tehdit ve kişisel kaygılarla adamına göre siyasi kararlar veriyor iken, hala daha "yasa mı vicdan mı" diye boş yaparak gerçekleri hiçe sayan bu ikiliden adalet ve hukuk namına bir hayır gelmez.
motoru olmayan bir arabanın "benzini mi yok şoförü mü yok" diye tartışması olmaz.
erdoğan'ın dizinde oturduğu şıh, koskoca hikmetyar. türkiye cumhuriyeti adalet bakanına elini öptüren şıhsa, suriyeli tesirsiz şıhın teki. erdoğan açık ara farkla döver.