gerçekliğine inanılması gerekendir. acı insanı büyütür, çocukluktan çıkarır.inanılmaz değiştirir, olgunluk oturur kişinin yüzüne ve davranışlarına
(bkz: bir müsibet bin nasihatten iyidir)
aslında her acı insana değer katmaz. bazı acılar insanın değerinden çalar, onu değersizleştirir.
örneğin, kıymetini bilmeyecek evlatlar için, miras bırakma derdiyle yaşamını acıyla, sıkıntıyla geçiren adam kendisini değersizleştirdiğinin farkında değildir.
ölümünün ardından miras kavgasına tutuşacak hayırsız evlatları bırakan ve hatta kavgaya sebep olduğu için "mezarına bilmem ne yaptığım" diyerek küfürler yiyen bir adamın değeri nedir sizce?
yaşaması oldukça güç bir duygu olmakla birlikte uzun vadede bir yatırımdır. Hayatınız boyunca etrafınızda bir sürü insan görürsünüz bir eli yağda bir eli balda. Siz aynı şartlara sahip değilsinizdir. Sokağa çıkarsınız mısırcı gelir ezilirsiniz. Ama bi gün gelir yanınızdaki o herşeye sahip insanlar sizin ulaştığınız maneviyata ve hayata bakış açınıza sahip olamazlar. işte yıllarca al canımı diye yakardığınız rabbinizin bir bildiği olduğunu o gün anlarsınız. Mantıklı düşündüğünüzde de zaten iyi ki ailem bana sorumluluğundan fazlasını yapmamış dersiniz. Çünkü aile de olsa can da olsa mutlaka yaptıklarının karşılığını ister. Zannetmeyin anne baba karşılıksız yapar herşeyi. Özetle insan acı çektikçe büyüyor, hayata hazırlanıyor. Hayata atıldıktan sonra acı çekmektense çocuklukta gençlikte acı çekerek bir yerlere gelmek hakikaten insana değer katıyor.
dünya'nın görüp görebileceği en büyük yalanlardan. genellikle acı çeken insanların "en azından" bu olaydan kendilerine değer kazandıracak bir pay çıkarma eğilimi, bir nevi kaçış, köprüden önce son çıkış...
yani bunca acı yaşadın, ezildin, horlandın, itilip kakıldın, başına gelmedik şey kalmadı ama sonucunda değer kazandın. bok kazandın!