hal, durum. bazen öyle sıkı tutunur ki insan acılara, kollarını sararak kenetler, bastırır acılarını göğsüne, siper alır adeta, sonra hayata karışamaz, öyle elini kolunu sallaya sallaya yürüyemez, gidemez bir yere.
az önce kıraç'tan dinlediğim ve bir şarkının içine nasıl edilir diye şaşakaldığım özünde mükemmel olan parçadır. ama ahmet kaya yorumu bütün acılara bedeldir, şahanedir.
--spoiler--
kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde
elleri çığlık çığlık yan yana iki dunya
ikimiz iki daldan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmustuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde
--spoiler--
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
yok saymıştık özlemeyi
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde...
iki insan arasında yaşanacakların, dünyanın en kudretli meselesi olduğunu çok iyi anlatan ifadeler yukarıda geçen kelime zenginliği...
iki deli gibi akan şu bir kavşakta birbirine karışır...artık tek bir su vardır. özlemek, hasret gibi kelimeler lügattan silinmiştir. ve mutluluk öyle anlatılması imkansız bir şeydir ki hiçbir zaman tanımlanamayacak ve olmayacak olan mavi bir çocuğun sevinciyle oynar bahçenizde...
yüreğinden öpüyorum ahmet abi, hasan hüseyin abi...
ahmet kaya'nın 1985 yılında çıkardığı albümünün ve albümdeki en vurucu şarkının adıdır. hayatta sadece bir şarkı dinleme hakkım olsaydı onu bu şarkı için kullanırdım.
albümün ise çok değişik bir hikayesi vardır. bu albümden önce ağlama bebeğim adlı albüm çıkarılmış öncesinde pek tutmamış ancak ahmet kaya tutuklanınca albüm 400.000 civarında bir satış yapmıştır. bu albümün ardından çıkar acılara tutunmak ancak bu albüm de beklenen satışı yakalayamaz. ahmet bir gün plakçısına gider ve 20.000 kasedinin silindiğini öğrenir ve buna çok içerler. plakçıya dönüp şöyle der ''6 ay sonra bu çarşıdan girdiğimde herkes beni parmağıyla gösterecek der.'' altı ay sonra yaptığı şarkı şafak türküsüdür.
Yüreklerinin en düşsüz yerinde
öyle apansız kalakaldım.
Ben kötüyüm, erdem kimin adı.
Bir bıçakla rüzgâr sokarım içime
sonra iyileşeceğimi söylerim
Cam kırıklarının üzerinde sevişmekten bıktım derim.
Az acıyı arıyordum kendi kanımı içiyordum derim.
Dilsizim
babam da yok benim. *
ulan sabahtan beri düşünüyorum acı çekmek niye özgürlük olsun diye... nasıl acı özgürlükle bağdaştırılabiliyor... ne alaka? kaç bin yıllık toplumda acı çekenin özgürleştiği ne zaman görülmüş.. nasıl bir saçmalıktır. ne güzel, koy şarkının başına acıyı, sonra acı çektiğini sanan onca ergenden para kazan. ne mutlu.
karamelize soğan yemek özgürlükse, özgürüz ikimiz de demek daha mantıklı. çok samimi söylüyorum. karamelize soğan bi statü sağlayabilir kasarsak. karamelize soğanla haşır neşir olanın parası vardır abi. ve özgürlükle para arasında ciddi bir paralellik vardır. sen ciddi parallellik nedir hiç düşündün mü misal?
yarın dişçiye gidicem. hepinizden özgür olucam o zaman amk. acı çekmek özgürlükse eğer. kanal tedavisi olm. boru değil.
(bkz: h.hüseyin korkmazgil)'in şiirlerinden birisi ayrıca sevdiğim şarkılardan tepe yapsaydım, zirve kısmını oluşturacak birkaç şarkıdan birisi. (bkz: ahmet kaya)
