bir süre sonra insan bunu da kendisinden öğreniyormuş. kendi içinde öylesine acıyı yüceltmiş, öylesine popülerleştirmiş ki ona ulaştığında tuhaf bir tatmin duygusuyla doluyormuş. bu onun hiç acı çekmemesinden dolayı değilmiş, o kadar mutlu olmasından değilmiş, huzursuzluk istediğinden de değilmiş. acı onun içinde yer eden ama doldurmayan. dolduğunda genişleyen, genişlediğinde daralan bir yermiş. sonra da anlamış onu midesiyle kanını karıştığı yerlerde bir yerlerde hissettiğine. annesinden öğrendiği karın-mide sınırıyla midede olduğunu öğrenmiş. o zaman bu bir açlık olmalıymış. doyurdukça acıkan bir duygunun yeri de zaten burası olmalıymış ya zaten.
ha tanım; kesmeşeker'in ne zaman gitti tren adlı harika şarkının bir kısmında geçen sadece bir eylem.