iki türlüsü vardır: fiziksel acı, ruhsal acı. fiziksel acı; insanın sinir sistemini uyaran, bir müddet can acıtan ama söz konusu ölümcül bir yara değilse, en nihayetinde sonlanan bedensel acıdır. ruhsal acı ise; insanın sinir sistemi de dahil soyut-somut tüm varlığını etkileyen, görünmez olması ve çoğu zaman kesin bir tedavisi olmaması sebebiyle kişiyi sürüm sürüm süründürebilen acıdır.
kıvranmaktır. tam anlamıyla, söyleyemezken kıvrandığınızı hissettiklerinizin tanımıdır. yiğitliğe genelde bok sürdüremesiniz. neler olduğunu anlamadığınız zamanlardır bu acı çekmek. gögsünüzü biri ikiye ayırsa ancak rahatlarsınız.
acı çekmek, gerçek benliğe yaklaştırdığı, benliği yeniden hatırlattığı için sevilebilecek bir duygudur. o duygu insanın etinin altına işler tuhaf bir şekilde, gerçekleri gördürüp hayatı sorgulama fırsatı verirken, yaşamdaki güzellikleri, yanıbaşımızda bizimle olan ama uzaklaştığımız sevdiklerimizi de hatırlatır yeniden.
sorun şu ki; acı çekiyorken görür, ancak dokunamaz insan, sevgilinin yüzüne bakılır, içte düğüm düğüm bir ip çözümsüzce debelenir durur. her şey inanılmaz net görünürken göze, nasıl da erişilmezdir. acıyı gerçek, gerçeği acı kılan ayrıntılardan biridir bu,
çünkü gerçek, işte karşındadır ve sana der ki: 'yeter artık, karar verme zamanı geldi, kandırmaca yok artık, hadi'
bittiğinde ise çocuğun bir gülüşü daha kırılmış olacaktır.
yaşamak kadar doğaldır acı çekmek, büyütür de bu yüzden...büyümek yaşamın tek gerçeğiyse büyümek, yaşam kadar doğaldır acı çekmek...olur böyle şeyler. öpünce geçer...
en zoru, bu mereti tek başına sırtlamaya çalışmaktır. bir sigaranın dumanında, bir içki şişesinin dibinde kendine teselli aramaktır bir dostun birkaç cümlesinin olmadığı bir yerde. kalbi yanarken insanın, sırtını sıvazlayıp "bırak artık bu dertleri. biraz eğlenelim." diyecek kimsesinin olmaması başlı başına bir acıdır. bahsettiğim yalnızlık, belki onlarca arkadaşın arasında bile bulabilir insanı. kimseye derdini anlatamamak şeklinde baş gösterebilir. mutlu kişiyi oynayıp acı çekmeye devam etmek de acı çekmek kadar zordur.
acı çekmek, birkaç dakika geçsin diye ne yaptığını bilmeden sağa sola yürümektir bazen.
bazen, eski günleri hatırlamak.
bazen, birkaç dakikalık teselli bulur kalp. sonrası, sonrası daha çok dalmaktır bu merete.
en anlıyorum diyeni bile, içindeki fırtınaları anlayamaz.
bırakıp gitmek istersin herşeyi arkanda. sonra bunun ancak bir rüyada olabileceğini anlarsın.
acından hiç söz etmediğin arkadaşlarınla gezer dolaşır, eğleniyormuş gibi yaparsın.
sahte sahte gülümsedikçe, daha çok acı çekersin.
daha çok acı çektikçe, daha şiddetli şekilde teselli ararsın.
teselli bulamadıkça daha sahteleşir, daha çok içine kapanırsın.
daha çok içine kapandıkça, gizli gizli döktüğün gözyaşı damlaları çoğalır.
bazıları, internet denilen alemdeki sahte kimliklerine güvenerek, kimseden çekinmeden dökerler içlerini acıyı yatıştırmak için. sanki dışa vurdukça, acı azalacak bir yerlerden bir teselli gelecektir.
insan mutluluğu yaşarken çok da düşünmez. yaşar sadece ve biter o anlar elbet. ama acı çekerken, her saniyesini hayatın, içine çeker insan pahalı bir sigaranın dumanı gibi. hayat uzar acı çekerken. tek teselli, hiç bir tesellinin olmamasıdır. işte bu, acı çekiyor olmaktan dolayı duyulan vicdan azabını bastırır en azından.
eğer bu aşk acısıysa, ne bir ilacı ne bir kelimesi ne de bir çözümü vardır. sadece onu düşünürsün. düşündükçe acı çekersin insanı mazoşizme kadar götütür. onunla bile mutlu olmaya başlarsın acı çekerken mutlu olursun. kalbin ağrır ama tıbben ağrı değil. manevi duyguların ağrır. tedavisi zordur.
uzun vadede iyi biseydir aslinda. olgunlastirir, olaylara daha gercekci bakmayi saglar, guclu kilar. ama unlu bir ekonomistin de dedigi gibi "uzun vadede hepimiz ölüyüz" *
iştah keser, ezer ,bitirir...sigara yaktırır üst üste ,sarhoş olma hevesiyle doldurur içini ama günahtır biliyorsunuz ya acı çekmekten mutlu hali hale geldiniz mi tamam olmuşsunuz demektir size bişi diyemem..
kibritin parmağınızı yakması gibi bir şeydir... değdiği yeri yakar kibrit sonra yok olur ama izi kalır... işte her şey o izden sonra olur her değdiğinde eliniz yeniden acır... tıpkı gözlerinizin her gördüğünde onu içinizin acıması gibi...
kısa yoldan hayatı öğreten, olgunlaştıran durum. ilk zamanlarda yaşadıklarınız bir tür sınama gibi gelir size bazen isyan edersiniz yılmadan. ama o bakidir. yani acı...hayatta kendine has derin bir iz bıran nadir şeylerden biridir ve kıymetlidir bana göre. kıymetlidir çünkü onun sayesinde ciddi tecrübeler kazanırsınız. hayata karşı daha sağlam durabilmeyi öğrenirsiniz kısacası büyürsünüz. çocukluğun verdiği kırıntıları tüketir ve büyüyüp adam olmaya başlarsınız.