çocukluk merakıdır.
tanrıyı, hep böyle vücudu pamuk gibi bulutlara benzeyen, beyaz sakallı, tonton, kalın sesli, babacan biri olarak hayalinde canlandıran çocuğun "şimdi napıyodur ki..?" diye düşünmesi de olasıdır.
tanrı zaman ve mekandandan münezzeh olduğu içi başka bir ifadeyle zaman ve mekana tabi olmadığı için başlık kendi içinde paradoks içermektedir. çünkü tanrı zaman ve mekanın da yaratıcısı olduğu için önce sonra şu an yarın gibi zamana tabi olmayı gerektiren kelimelerin onun hakkında kullanılması bize ait bir çelişki olur. geçmiş zaman gelecek zaman ve şimdiki zamanda olmuş olacak ve olmakta olan ne varsa onun ilmi dahilindedir bir nokta gibi. bizim çizgisel zaman anlayışımızla bunu anlamamız güçtür.
Bir gün yolda yaya giden bir bektaşinin önüne bir atlı çıktı:
- Baba dedi, bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?
Bektaşi yanıt verdi:
- Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum.
- Şunu öğrenmek istiyorum, Şu anda Allah ne yapıyor?
Sualin münasebetsizliğine içerleyen derviş, hiç belli etmemiş:
- yanıt veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim.
- Neden?
- Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan! Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş.
Adam: "Hadi" demiş "söyle bakalım. Allah şimdi ne yapiyor?"
Bektaşi: "Ne yapacak" demiş, "atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor"