neyin neyi götürdüğünü ziyadesiyle idrak edememiş kişinin içinde bulunduğu haleti ruhiyedir.
aşk bazı kesimlerce yaşanabilecek en güzel olgu bazı kesimlerce ise göz aldanmasıdır...
yani illuzyondur bir nevi!
bazı kesimlerce ise yoktur böyle bir şey...
aşk oluşumunun içine girmiş, bir şekilde üstünü başını aşkla batırmış kişi sahsiyetin birden göz algılama frekanslarının değişime uğraması, güncellenmesi sonucunda oluşur aslında bu tip durumlar...
bu acı gerçeğin çeşitli seviyeleri vardır ki en kötüsü evlenip çocuğa karıştıktan sonra farkına varılmasıdır...
geri dönüşü çok zordur...
bazı aşkzedeler ise olayın farkına varsalar bile durumu değiştirecek güçleri yoktur, kabullenemez yanlışın içinde olduğunu, aşk acizleştirmiştir onları, sorgular içinde sürdürür giderler sahte tatminkarlıklarla...
belki de yanlış zamanda gelen ve doğru insan sandığımız kişi aslında çok da "doğru" olmayıp; ulaşamadığımız ya da kafamızda o insanla ilgili yatan düşlerimizi, isteklerimizi gerçekleştirme olanağına kavuşamadığımızdan dolayı - kim bilir- doğruymuş gibi görünmektedir.
yanlış zamanla ne kastedilmekte burada, açalım biraz: örneğin, bir ilişkiyi kuracak denli uzun ancak onu yeşertmeye yetmeyecek kadar kısa bir zaman aralığını beraber paylaşmak...
bu zaman diliminin ardından ayrılındığında, bir daha görüşme olanağının olmadığından kesinlikle emin olmak...
belki de yanlış zaman doğru insan veya doğru zaman yanlış insan yok.
belki bunlar hep bizim hatalı ilişkilerimize geçirmek istediğimiz kılıflar, kendimizi aklamak için kendi kendimize uydurduğumuz beyaz yalanlardır, kim bilir?..