parmak uçlarım yeni, parmak izlerim gıcır, sıkı tutar bu eller bir kalemi.
bir bardak daha kırıldı, köşesi çatlak masanın düz bir yeri yok, bardak mı dayanır, düşer elbet. su dolu bir bardak, köşesi çatlak bir masa ve bir ayağı illa ki diğerlerinden kısa ve sallanan, suyu taşıran, düşüren son damla.
akşamdan sigara dumanına hapis kalan oda, perdeleri açılan pencereden süzülen rüzgarla oynaşıyor, görmüyorum sanma, aciz buldun ya aksak ayaklı masayı, çarptıkca yüzüne şamarı, keyfine diyecek yok oynatıyorsun bardağı, suyu ve köşesi çatlak masayı.
akşamdan biten sigaranın paketi, dürüldü, göründü yol, sırtlandı aksak ayaklı masayı, bir karton parçasına yenik düştün ya rüzgar.
pes etme, vur şamarı yüzüne, köşesi çatlak masa çaresiz, su bir yol bulup dökülüyor yere, oradan dürülü, içi tütün gömülü masanın yarenini ıslatıyor, pis yerine vuruyor, adi.
rüzgar vuruyor şamarı, su yol buldu, dönmez geri, ıslandıkca kağıt, bardak biraz daha ileri...
su yol buldu dönmez geri, bardak ha düştü, düşecek, düşüyor...
bir bardak daha kırıldı, içindeki su döküldü, köşesi çatlak masa ve bir ayağı aksak masa kendince dim dik duruyor hala.