babama olan aşırı düşkünlüğümden midir yoksa hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, altında yatan nedenlerin derin olduğunu, şaşırtıcı sonunun ardından ön yargıların yaşattığı utançtan mı bilemiyorum. hiçbir kitap böylesine etkisi altına almadı beni.
toprağın bol olsun reşat nuri bey.
Acımak belli ettiğiniz zaman karşınızdaki kişi icin önür kırıcı olabiliyor. Acırsanız bile tüm desteğinizle yardimci olmaya çalışın ama onurunu kırmadan insanların.
Aşağılıkça bir duygu.
Acımak acınan kişiye en ağır darbeyi verebileceğiniz bir duygudur.
Sonuçları vahim olabilir.
Kimseye acımayın.
Acımak ve merhamet farklı bir duygudur.
Merhamet en asili.
ilkokul yıllarımda ailemin zoru ile okuduğum ''suna'nın serçeleri'' adlı bir kitap vardı. kitap hakkında hafızamda fazla birşey kalmasada suna'yı diğer insanlardan ayıran özelliği çok net hatırlıyorum. acımak. evet, tekerlekli sandalyeye mahkum bir kız olan suna'yı diğer insanlardan ayıran en büyük özelliğiydi.
acıma duygusunu, gözlemleyebildiğim kadar türk insanı çoğu zaman, kınamakla karıştırıyor. yani empati yaparak acırken aslında acımasızca kınıyor.
ne acımalı ne de kınamalı, zira bunların dönüşü çok kötü olabiliyor. en doğrusu empati ve kendini "o" kişinin yerine koymaktır.
Geçenlerde okuyup bitirdiğim roman.
Okudum, okudum ama zevk alarak değil. sonunda belki bir şeye bağlanır diye. Ancak hayır, romanda hiçbir ilerleme yoktu. Boş boş gitti. Gayet sadeydi. Hani o kadar sayfa yazıldığına değmiş mi, hayır. Direk deseydiniz ki "bir kız varmış, babasını omur boylu suçlu sanmış ancak sonunda babasının masum olduğunu öğrenmiş." öyle de olurdu yani.
Okunmasını tavsiye etmem. Sıkıyor.
stefan zweig 'ın şahane bir eseri. insanı zaman zaman heyecandan o kadar geriyor ki insan okurken içinden ya da haykırırak 'laaan uzatma şu betimlemeleri kız öldü mü lan kız onu söyle' dedirtiyor.
reşat nuri güntekin'in en iyi eserlerinden biridir. insanı okurken gerçekten duygu seline kaptıran bir romandır. okurken kendinizi karakterlerin yerine koyduğunuz o müthiş kitaplar var ya, hah işte bu onlardan birisi.
"empati kurmak" ile arasında ince çizgi vardır. "aşağılamak" ile kalın bir duvar ile ayrılır. bazen "acıma acınacak hale gelirsin" diye duyarsızlaştırmaya sürüklerler insanı. öte yandan bilmezler ki acınacak halin ne oduğu görecelidir ne olduğu tartışılmaz.