bilim adamları rivayet ederler ki acı biber aslında acı değildir ve kendisine dokunulmadıkça acı halini harekete geçirmez. ne zamnki bir cisim ona temas eder işte o zaman savunma kalkanı oluşturur ve bünyesindeki yakıcı maddeyi yüzeye doğru seferber ederek acı bir hüvviyete bürünür. insan da böyledir evet.
ruhun kıskacıdır. aslolanı çözümsüzdür. mesela ölüm. ya da mesela en sevdiğinin idrak edilemeyecek derecede acı çekip ölmesidir. hatırladıkça omuzlarınız düşer ve yaşamın ne kadar kırılgan bir yapısının olduğunu tekrar tekrar anlarsınız.
acı bu... aslında hiç kullanmak istemediğim bir sözle başladım. acı bu ikilisi çok sadeydi. bu yazıyı sonlandırmak üzereyken garip bir ilhamla tanıştım. evet, acı buydu. acı beni bu satırları yazmaya yönlendiren şeydi içimde. hiç hissedemediğim, ve bu yüzden beni kahreden şey... acı buydu, buydu acı evet.
Acı insanların dikkatini, ilgisini, sempatisini çekmek için çok sıklıkla kullanılır. Acı içindeysen insanlar sana şefkat ve sevgi gösterirler. Acıya büyük yatırım yapılır. Hasta ve bunalımda olduğunda seni ziyarete gelirler, teselli eder ve rahatlatmaya çalışırlar.
Oysa mutlu olduğunda öyle mi; o zaman tüm dünyanın sana karşı olduğunu göreceksin. Kıskanacaklar, kendilerinden hissetmeyecek, dışlayacaklar. Kimse mutlu birinden hoşlanmaz çünkü egoları incinir.
şiirlerle, şarkılarla, dost tesellisiyle, zamanla ve dirayetle iyileşmeyecek yara olmadığını anlamıştım öncesinde.
oysa bunların da yetmediği ve o acının zerresine bile ulaşamadığı bir yer varmış.
her şekilde varlığını insan bünyesinde anında en üst seviyeye çeken yegane duygudur.
--spoiler--
elinde bir yara vardır, ağrısı gitmiştir, izi kalmıştır. yaraya bakınca elin acımaz artık, o yarayı açan aklına gelir; için acır.
--spoiler--