uyumsuzluk tiyatrosu olarak da bilinir. albert camus'nün, sisyphos söyleni denemesinde ortaya attığı, insanın durumunun temelde absürd ve amaçtan yoksun olduğu görüşüne katılan bazı avrupal'lı ve abd'li oyun yazarlarının 1950'lerde ve 60'ların baiında geliştirdiği tiyatro anlayışıdır.
bir absürd felsefesi vardır ve bu felsefe varoluşun saçmalığı duygusundan kaynaklanır.var olma yanlışlığın bilinci bu durumda bütünlük bilincinin yerini alır,her türlü son kaybolur,iletişime dayanmayan,amaçtan yoksun söz kendini tüketir,çözülür.bu sorunlar,kuşkusuz absürd tiyatroya yabancı değildir;ama bu tiyatro absürd felsefenin sahnelenmesiyle yetinmez:hatta bunun tersi daha doğrudur.
bu tür oyunların diyaloglarında anlam aranmaz, seyirci oyuncularla kendini özdeşleştiremez, kendini sorgular ancak. Yabancılastırma efekti kullanılır butür tiyatroda, karakterinin dısına cıkan oyuncu seyırcıyle konusur, sarkı soyler, sizin orada bir seyirci oldugunuzu hatırlatır. Beckett'in Godot'u Beklerken, Tom Stoppard'ın Rosencrantz and Guildernstern are Dead oyunları örnek verilebilir.
yalnızlığın egemen olduğu bir dünyada kendi yolunu kendi bulan bireyin öznel dünyasına özgü davranışları temel alan tiyatro anlayışıdır.epik tiyatro'nun tersine sorunları ve ilişkileri irdelemek gibi bir amacı yoktur.