ahh ulan ahh. karşı apartmandaki komşunun, çok tatlı küçük kızının kuzeniydi kahramanımız. sağlam bir tamlama oldu ama hak ediyor. ilk aşkım, sevdiğim, ortaokullum benimdi.
mahallede maç yaparken karşılaştık ilk olarak. birden oyun disiplininden uzaklaşmama neden oldu kendisi. meğer küçük tuğçe'nin kuzeniymiş. ertesi gün yine gördüm. sonraki gün bir kez daha. yaz tatili olduğu için 15-20 gün kalacakmış tuğçelerde. istihbarat sağlamdı.
kara haber tez yayılır tabii. mahallenin celebritylerinden muzaffer abi duyar duymaz yanıma geldi;
- lan ben wade. aşık mı oldun sen bakim?
+ evet abi. galiba yani.
- nerden anladın peki?
+ ne zaman onu görsem rakip takımdaki herkesi çalımlayasım geliyor.
- öyle şey mi olur lan. o zaman ben on senedir sürekli mecnun gibi geziyorum ortalıklarda. şahsi oynayan, pas atmayan adamım, biliyorsun. bu aşık olduğuna dair bir kanıt değil.
+ peki nasıl anlayabilirim?
- eve gittiğinde onu düşünerek mastürbasyon yap. eğer içinden yapmak gelmezse aşıksındır. garantili. banko.
iğrenç lan. bu şekilde söylemedi. sayılarla ifade etti. ama ben kibar olduğum için diyalog üzerinde oynama yaptım. ya o değil, celebritylerin hepsi mi kadın-erkek ilişkilerinde uzman olur. mahallede de böyleydi, okulda da, sözlükte de. alayı aşk doktoru ve hayallerimizde bile göremeyeceğimiz bayanlarla birlikte. neyse, çocuk aklı tabii. ustanın verdiği ödevi yapmak için eve gittim. ama içimden gelmedi lan harbiden. demek ki kumrular gibi aşık olmuştum. demek ki celebrity kolay olunmuyormuş.
operasyona başlama kararı aldım hemen. sabah belli bir saatte tuğçe'yi alıp bakkala gittiğini tespit ettim. bakkalın önünde pusuda bekledim günlerce. iki adet gazete alırdım. biri spor gazetesi, diğeri de entelektüel imaj katacak türde. o zamanlar şimdiki gibi kültür-sanatla çok ilgilenmiyordum. hafif bi kroluk vardı, kabul ediyorum. apartmandan çıktığı anda spor gazetesini kenara atar, diğer gazeteyi okuyor numarası yapardım. peşlerinden bakkala girip, tuğçe'ye biriktirmiş olduğum paralarla bol bol çikolata alırdım. öğleden sonra dolaşmaya çıktığında ise, hemen takımı kurup maça başlardım. arkadaşları tembihler, bol bol çalım yemelerini öğütlerdim.
karar aldım kendisine açılmaya. gelen istihbarat o akşam ailece parka gidecekleri yönündeydi. birkaç dakika içerisinde ise aradığım kişiyi buldum. arkadaşla birlikte takıldım peşlerine. farkındaydı o da izlendiğinin. muhtemelen bu sebepten, ailesinin yanından ayrılıp yalnız başına yürümeye başladı.
gerilim sürüyordu. müsait zamanı yakaladığım an 'pardon bakar mısın' adlı saldırıma geçecektim. tam uygun zaman geldi derken, 2 metre boyunda bir lavukla konuşmaya başladı. zaten heyecandan bayılacak gibiydim. üstüne tırsınca iyice allak bullak oldum. altıma sıçacaktım az kalsın. hemen aşkımıza son noktayı koyma kararı aldım. çaktırmadan uzaklaştım ve eve gidip uyudum.
abisiymiş. doğru tahmin etmişim. 4-5 sene sonra tekrar karşılaştığımızda upuzun sandığım bu puştun, aslında çük kadar olduğunu öğrendim. o zamanlar bana dev gibi gelmişti halbuki. kısmet işte ya. olmayınca olmuyor. şunu bi dövsem mi acaba diye içimden de geçmedi değil hani. aşkımıza engel olmuştu pezevenk. ama haberi de, suçu da yoktu lan adamın. hem belki dövemem, çok pis dayak da yiyebilirim diye düşünüp uzaklaştım ordan ve yine eve gidip uyudum. moralim bozulduğunda hep uyurum ben.