eskimonun biri ağzında cuğarasıyla balık tutarken tepesi kel, eski püskü kahverengi bir entari giymiş bir cizvit papazı yaklaşır.
- selam sana dostum. ben tanrının sana yolladığı bir elçiyim. cennete gitmek ister misin?
- isterim de cennet neresi
- cennet, öldükten sonra insanların huzurla ve diledikleri gibi yaşayacağı bir yer. tanrımızın bize bir armağanı.
- iyiymiş. nası gidicem oraya?
- çok basit, vaftiz edilip hıristiyan olacaksın, zina yapmayacaksın, komşunla iyi geçineceksin, yalan söylemeyeceksin, bi de kilisemize düzenli geleceksin.
- çok dedin in biraz.
- tamam sen şimdilik hıristiyan ol yeter. sonra pazarlık yaparız senin adına tanrıyla.
- pekala bu saydıklarını yapmazsam ne olacak?
- o zaman da cehenneme gidersin dostum. orada da tanrı seni cezalandıracak. bildiğin tüm acıları çekeceksin.
- kötü kalpli bir tanrın varmış. peki ben bunları bilmeseydim de cezalandırılacak mıydım?
- hayır.
bunu duyan eskimo cıgarasını iki parmağıyla papaza atıp "bre amına koyduğumun kelaynağı neden anlattın bana bunları o zaman pezevenk." demiş ve papazı tanrısına yollamış.