bugün ilginç bir tarihi konuyu işleyeceğiz. yani sizi bilemem ama bana gerçekten ilginç gelen bir konuydu bu. özellikle sarayda yaşayanların halkı ne olarak gördüğü ile alakalı tarihi vesikalar zinciri adeta...
sevgili padişahımız 2. abdülhamid, saraylarında gününü gün ederken, tatyos efendi'yi çağırtmış yanına.
tatyos efendi, dönemin saray fotoğrafçısı... (bkz: tatyos nersesyan)
"tatyos efendi, çok güzel fotoğraflar çekiyorsun, lakin acaba kullarım ne yapıyor, ne haldedir, git bana anadolu'nun da fotoğraflarını çekip getir..." diyerek tatyos efendiyi anadolu'daki köylerin fotoğraflarını çekmekle görevlendirir...
anadolu köylüsü aç, fakir, yoksul ve yoksun.
zira osmanlı iflasını açıklamış, anadolu köylüsünün elinde ne var ne yok, reji idaresi el koymaya başlamış...
ve tatyos efendi anadolu'ya gider, başlar köylerin fotoğraflarını çekmeye...
kendisi saraylarda yaşarken, halkını aç bırakan ümmetin lideri için köylüler köy meydanlarında, arazilerde toplanır ve poz verdirilir.
ümmetin lideri abdülhamid acaba bu fotoğrafları görünce ne düşünmüştür diye merak ediyorum.
"tefecilerden borç alıp saraylar yaptırırken anadolu köylüsünü ne kadar da sefil hale getirmişiz" diye sormuş mudur kendine acaba?
yahut bugüne dönelim, anadolu'yu bu hale sokan osmanı'nın torunu olmaktan gurur duyan milyonlar, bu insanlar sizlerin ataları, bu yıkık, her tarafından fakirlik akan köyler sizin dedelerinizin köyleri değil mi?
sizin dedeleriniz bu halde yaşarken, abdülhamid ve ailesi saraylarda keyif sürüyordu...
fakirlik, yoksulluk kader değildir.
ama bu coğrafyanın insanına fakirliği, yoksulluğu kader diye sunmuşlar yüzyıllardır. onlar da bile isteye fakirliğe razı gelmişler.
33 yılda istanbul dışına hiç çıkmayan padişahın; la fotocu, memleket nasıl bı yer, evler nasıl, orda ağaçlar ne renk, git bi foto çek de gel, diyerek merakını gidermek için yollamış. Yazık adam istanbul'un ötesinden bihaber.