abdurrahim karakoç

entry202 galeri22 video1 ses1
    149.
  1. Uyuyan göllere ay ışığında
    Sevginin resmini çizsem kim anlar?
    Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
    Yağmurun saçını çözsem kim anlar?

    Bir mekan kaplamış ne varsa nerde
    Kendi ötesini saklar her perde
    Sonsuzluğun sona erdiği yerde
    Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar?

    Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası
    Eklenir yarama her dost yarası
    Et oldum bıçakla kemik arası
    Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?

    Doğumda yalan var, ölümde gerçek
    Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
    Kırık gönülleri toplayıp tek tek
    Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?

    Gün geldi zamanı gömdüm kabire
    Dağ oldu aklımın verdiği fire
    Bağlasam telaşı çelik zincire
    Sabrın derisini yüzsem kim anlar?

    içte deprem olur dışın düğümü
    ihlassız çözülmez işin düğümü
    Aklımdan geçeni, düşündüğümü
    Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?
    1 ...
  2. 148.
  3. Ay ışığı pencereden girende,
    Senden yana hayal kurmak ne güzel.
    Ya bir otobüste, ya bir trende,
    Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

    Aşkın mayasını senden alıp da,
    Şekillendim sevda denen kalıpta.
    Evinizin kapısını çalıp da,
    ilk çıkandan seni sormak ne güzel

    Umudu yoksula bol verir Huda;
    Bin tohuma can var bir damla suda.
    Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
    Benden bakıp seni görmek ne güzel.

    Kurumadan daha yolculuk teri,
    ''Gel'' diye yanına çağırsan beni;
    Bırakıp bir yana gamı, kederi,
    Doya doya seni sarmak ne güzel.

    Aşk deyince anlattığı her şeydir;
    Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir..
    Azrail'e can vermesi zor şeydir;
    Sen istersen sana vermek ne güzel.
    1 ...
  4. 147.
  5. ''Ey SEVDAM! Nerede kucaklaştık seninle,
    Ne zaman dolduk, ne zaman taştık seninle?
    Beklediğimiz sabahları görmeden
    Bak... Bak işte mezara yaklaştık seninle. ''
    2 ...
  6. 146.
  7. ''Ellerin yurdunda çiçek açarken
    Bizim il'e kar geliyor gardaşım.
    Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
    Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

    Gazel olmuş sıra sıra söğütler
    Dağ ardında unutulmuş şehitler
    Hürriyete seymen giden yiğitler
    iki gidip bir geliyor gardaşım.

    Üç aylık bebekler tutuldu taşa
    Düşmanlar geriden eyler temaşa
    Yaratan böylesin vermesin başa
    Zor geliyor, zor geliyor gardaşım''
    1 ...
  8. 145.
  9. Gölgesinde otur amma
    Yaprak senden incinmesin.
    Temizlen de gir mezara
    Toprak senden incinmesin.

    Yollar uzun, yollar ince
    Yol kısalır aşk gelince
    Yat kurban ol ismail’ce
    Bıçak senden incinmesin

    Burdayım de ararlarsa
    Doğru söyle sorarlarsa
    Tabutuna sararlarsa
    Bayrak senden incinmesin.

    il göçsün göçtüğün vakit
    Yol yansın geçtiğin vakit
    Suyundan içtiğin vakit
    Kaynak senden incinmesin.

    Toz konmasın sakın sana
    Hakkı geçer halkın sana
    Gücenmesin yakın sana
    Uzak senden incinmesin.
    2 ...
  10. 144.
  11. "azraile can vermesi zor şeydir
    sen istersen sana vermek ne güzel"

    https://www.facebook.com/...7215237001057&theater
    2 ...
  12. 143.
  13. ''Özümden âleme kuşlar uçurdum
    Hangisi menzile vardı bilmem ki?
    Engin denizlerden kağnı geçirdim
    Hangi göz izini gördü bilmem ki?

    Gün erdi zevale, gam zeval oldu
    Baktığım noktada başka bir hal oldu
    Aklım kilitlendi, dilim lal oldu
    Hangi aşk içime girdi bilmem ki?

    Ezdi, toprak etti bulutlar beni
    Tuttu göğe çekti umutlar beni
    içine almadı hudutlar beni
    Hangi ay kaç sene sürdü bilmem ki?

    Sonunda anladım son’u gerçekten
    Cansızda farkettim can’ı gerçekten
    Ben hâlâ bulmadım ben’i gerçekten
    Hangi dost sırrıma erdi bilmem ki?

    Suların başında susuzluk çektim
    Aynaları kırdım, toprağa baktım
    Yağmur damlasında zamanı yaktım
    Hangi el yaramı sardı bilmem ki?

    Ne söylesem hava, ne yazsam yalan
    ilahi kaynaktır tek makbul olan
    Hazreti Kur’an’ın dışında kalan
    Hangi söz yerinde kaldı bilmem ki? ''
    2 ...
  14. 142.
  15. türkçe sevdalanan, islâmca yanan.zulüm azrail olsa da hep hakk'ı tutan Dava adamı. Ruhu Şad olsun.

    ''Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun
    Her adımda bir engel var, salmıyor,
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

    Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
    Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
    aşıka ar gelir geriye dönmek;
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

    Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
    Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
    Umudum her zaman bakidir amma,
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun

    Sevip sevilmemek varsa kaderde,
    Hangi doktor ilaç verir bu derde?
    Hastayım, susuzum gurbet illerde;
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

    Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
    Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
    Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
    Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.''
    2 ...
  16. 141.
  17. Sırattan incedir sevda köprüsü
    Beraber geçelim tut ellerimden...
    Niyet ak güvercin,vuslat gökyüzü
    Beraber uçalım tut ellerimden...
    ***
    Gönüldeki birlik kalkandır dışa
    Aldırma ayaza,yele,yağışa
    Giden ilkbahara,gelecek kışa
    Beraber göçelim tut ellerimden...
    ***
    Birleşmek üzredir şafakla gurub
    Korku beklenilmez kapıda durup
    ister zehir olsun isterse şurup
    Beraber içelim tut ellerimden...
    ***
    Çağır hayallerin en ötesini
    Yakında duyarsın aşkın sesini
    Sonsuz mutluluğun penceresini
    Beraber açalım tut ellerimden...
    ***
    Hatırla kaybolan hatıraları
    Elmastan ışıklı,altından sarı
    Zaman tortusundan işte onları
    Beraber seçelim tut ellerimden...
    ***
    Şüphe başlangıçtır,karar nihayet
    Zamanı zamana etme şikayet
    Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
    Beraber kaçalım tut ellerimden...
    Abdurrahim Karakoç
    4 ...
  18. 140.
  19. ''aklımdan geçeni anlayan güzel
    şimdi görse bile tanımaz beni
    eski simalara seneler engel
    selam verse bile tanımaz beni

    uzak bir şehirde karşıma çıkıp
    tutsa ellerimden kenara çekip
    arada sırada yüzüme bakıp
    adres sorsa bile tanımaz beni

    getirip öteyi önüne sersem
    bir takım imalı ipucu versem
    tanıdın mı diye açıktan sorsam
    akıl yorsa bile tanımaz beni''
    5 ...
  20. 139.
  21. Gün değil, hafta değil, ay değil
    Beş sene, on sene sonra gelsen de
    Bu canım durdukça tende
    iyi bil
    Beklediğim sensin

    Bazen bir demet gül alırım elime
    Bazen ıhlamur çiçeği
    Her şeyin doğrusu ve gerçeği
    Kokladığım sensin.

    Cebimde mektubun olmayabilir
    Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
    Öğrenmek istersen eğer
    Gel, sevda iklimime gir
    Açılmamış gönül kasamda.
    Sakladığım sensin.

    Yağan yağmur duyar mı bilmem
    Topraktaki mutluluğu?
    Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu
    Doldursun diye Yerle gök arasındaki boşluğu
    En masum sevgiye Eklediğim sensin.

    Uykudayken, uyanıkken
    Uzakta ve yakında
    Sen olmasan da farkında
    Gidip gidip arada bir
    Yokladığım sensin.
    2 ...
  22. 138.
  23. Karlı dağlar gibi dik durur başı
    Bahar bulutuna benzer saçları.
    Ayrı bir konudur kipriği, kaşı
    Yaralar, bağrımı ezer saçları.

    Kaç gönül takılı kalmış telinde
    Dalgalanır omuzunda, belinde...
    Bazen ak gerdanda, bazen alında
    Yayladan yaylaya gezer saçları.

    Yanakları çiçek açmış nar gibi
    Gözleri çağşaklı bir pınar gibi
    Göğsü mor sırtlara yağan kar gibi...
    illa hepisinden güzel saçları.

    Bağlar ki esen yel atmasın diye
    Görenler itiraz etmesin diye
    Kimsenin gözüne batmasın diye
    Akşamdan akşama çözer saçları.
    2 ...
  24. 137.
  25. Üzülme her hafta gelemem diye
    Haftada olmazsa ayda gel canım.
    Üç yüz altmış beşi böl on ikiye
    Sırala otuzu say da gel canım.

    Bekletme geciken müddet ziyandır
    Güzele kin, öfke, hiddet ziyandır
    Varsa gurur, kibir, şiddet ziyandır
    Onları orada koy da gel canım.

    Kitap 'aşk masal' der, yıkar, bırakmaz
    Akıl 'tedbir al' der çöker, bırakmaz
    Korku 'gitme kal' der çeker, bırakmaz
    Sen gönül sözüne uy da gel canım.

    Yazı, güzü, kışı bahar zamanı
    Yaşadın bilirsin ki her zamanı
    Dinle rüzgârları seher zamanı
    Uzaktan sesimi duy da gel canım.
    2 ...
  26. 136.
  27. 135.
  28. O dedi ki: Bir gün bana gönül verdin
    'Aşktır benim mayam' derdin
    Sonsuz bir hisle severdin
    Aklında mı?

    Ben dedim ki:
    Aşktan yana, histen yana
    Gayri sual sorma bana.
    Belki dün bilirdim ama
    Unutmuşum!

    O dedi ki:
    Yüreğime ektin bir köz
    Yaralarım oldu göz göz
    Yemin edip verdiğin söz
    Aklında mı?

    Ben dedim ki:
    Yanan yakar iyi bil ki
    Ben de yaralıyım belki
    Unutmak ayıp değil ki
    Unutmuşum!

    O dedi ki:
    Yalan söylemezdin hani? ...
    Unutmam derdin sen, beni
    Sormak suç olmasın yani
    Aklında mı?

    Ben dedim ki:
    Hangi yalan, hangi gerçek?
    Meyvesini yedi çiçek
    Soru sorma, cevabım tek;
    Unutmuşum!

    O dedi ki:
    Mühürledin dudaklarım
    Düğümün kalpte saklarım
    Mektup yazan parmakların
    Aklında mı?

    Ben dedim ki:
    Ne mühür kaldı, ne senet
    Er-geç kopar çürük kenet
    Uçmuş akıl denen meret
    Unutmuşum!

    O dedi ki:
    Beni, benden almıştın ya
    Çıkla sen ben olmuştun ya
    Gerçek sevgi, yalan dünya
    Aklında mı?

    Ben dedim ki:
    Vazgeç gayri iş yok bende
    Yitirmişim seni, sende
    Kimin nesisin, adın ne?
    Unutmuşum!

    Ve bilenler dediler ki:
    Aşk da, söz de yalan imiş
    Akıl işi değil bu iş..
    Ve sonra hatırladık ki
    Sevenler hep boşa sevmiş...
    3 ...
  29. 134.
  30. Sırtımıza cümle derdi, belâyı
    Sizin için aldık; sizden ne haber?
    Senelerce uykuları rüyayı
    Sizin için böldük; sizden ne haber?

    'Nemize ne, aman bırak' demedik
    Otuz alıp onbeş verek demedik
    Hava kışlı, yollar ırak demedik
    Sizin için geldik; sizden ne haber?

    Aşk ile doldurduk gönül tasını
    Tavuğunuz ölse çektik yasını
    Zalimlere karşı cenk havasını
    Sizin için çaldık; sizden ne haber?

    Durup da 'bize ne' demedik bir gün
    Korkmadık, yılmadık, düşmedik yorgun
    Sıra sıra hapis, kitlece sürgün
    Sizin için olduk; sizden ne haber?

    içkiye, kadına, rütbeye, şana
    Tenezzül etmedik, malûm cihana
    Bunların cümlesi kalsın bir yana
    Sizin için öldük; sizden ne haber?

    Kan Yazısı(sh.86)
    2 ...
  31. 133.
  32. Siirlerinden anlasildigi kadariyla kendi avamligindan utandigi icin insanlari kategorize eden veyahutta insanlari kategorize ettiginden pek bir avam gorunen, bu kadar bet bir ruhla niye siir yazdigi tam anlasilamayan asagilik kompleksi sahibi zat-ı alelade.
    0 ...
  33. 132.
  34. Sarıcadüzü'nde bir yığın toprak
    Sulanır her sabah gözyaşlarımla
    Mihriban, Mihriban uyan da bir bak!
    Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda...

    Ardıçlı ağaçlarda gene ay doğar
    Akasya gölgeleri delik deşik...
    Bir pınar ağlar sabahtan akşama dek
    Yapraklar sallanır, ışıklar söner...
    Büyüdükçe büyür içimde bir dert,
    BEKLEMEK

    Vur Emri(sh.137)
    2 ...
  35. 131.
  36. ''Kurudu sevgiler gönül tasında
    Her mevsim bir başka aldattı bizi
    Renkler başkalaştı gün ortasında
    Koyu bir karanlık öptü denizi

    Daraldı her sabah geniş ufuklar
    Aşkımızı gölgeledi bulutlar
    Yaprak yaprak daldan düştü umutlar
    Tüketti takvimler gençliğimizi

    Seneler yalancı çıktı düş gibi
    Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi
    Mermere işlenmiş bir nakış gibi
    Dağıldı yüzlerce yokluğun izi

    Önce Gerçek dedik ve sonra Neden
    Bekledik bir daha gelmedi giden
    Uyandık en güzel düşü görmeden
    Aynalardan sorduk birbirimizi''
    3 ...
  37. 130.
  38. https://www.youtube.com/watch?v=54p2L4Vbuo8

    "Düzen böyle bu gemide;
    Eskiler yiter yenide.
    Beni değil, sen, seni de
    Unutursun Mihriban'ım."
    1 ...
  39. 129.
  40. bir tv programında kendisinden şöyle bahsedilmişti: gençken sevdiği kızla mektuplaşmak yerine, şiirlerini yazdığı bir dergiden kıza şiirleriyle seslenirmiş, kız da şiirlere göre cevaben mektup yollarmış. amaç kıza mektup yollayarak hem ailesi hemde etraftan kıza gelecek kötü söz, bakış, davranışı engellemekmiş. sevdiği kızın adını hiç kimseye söylememiş ona kendince mihriban ismini vermiş, bu isimle seslenmiş. mihriban türküsünü de bu kıza yazmıştır. kavuşmalarının imkansız olduğunu anladıklarında. unutması gerektiğini söylemiş kıza. mihriban mektubunda ben seni unutamam deyince;

    süt emerdin gündüz gece
    unuttun ya büyüyünce
    bu işte tıpkı böylece
    unutursun mihribanım

    şiirini yazmıştır.
    0 ...
  41. 128.
  42. ''Yorulup demedim, yeter
    Hasretin gözümde tüter
    Kerem'den, Mecnun'dan beter
    Çöllerde Seni aradım.''

    https://www.youtube.com/watch?v=lFLyjHEyYYc
    1 ...
  43. 127.
  44. ''Cümle köprüleri sel alsa da tek, tek
    Söz vermişim bir kere engel ne demek
    Başı karlı, kara dağlardan geçerek
    Azığım bir tas su, bir dürüm ekmekle
    - Gelirim, beni bekle."

    https://www.youtube.com/watch?v=cvTMhxb-qx0#t=16
    5 ...
  45. 126.
  46. Kırım'da şimşektir çakar bir yıldız
    Kars'tan Fergana'ya bakar bir yıldız
    Kerkük'ten Tebriz'e akar bir yıldız
    Gardaştan gardaşa selâm, götürür

    http://www.youtube.com/watch?v=ADwhunvYuos
    2 ...
  47. 125.
  48. Vur Emri

    Bir haber dolaşır semada pulpul;
    Kılınçlar bilensin akın var Çin’e.
    Yiğitler at sürer düşman içine;
    Tarihe hükmeden bir ses duyulur: -
    Vur! TÜRKLÜK aşkına vur

    Yüklenir bir ülke oymak ve avul,
    Sel olur ordular, batıya akar.
    Uçar elden-ele bozkurtlu bayraklar.
    Emreder bir başbuğ, sade ve vakur:
    - Vur! BAYRAK aşkına vur!

    Karışır top sesi, nal sesi, davul..
    Çağdan çağa çığır açar gemiler.
    Bir hâkan atını denize sürer
    Ve der ki: “Yıkılsın Bizans’ı koruyan sur,
    ” - Vur! FETiH aşkına vur!

    Parçalanmak istenir bir ülke, Anadolu’dur:
    Şahlanır bir anda bin yıllık hınçlar;
    Eser poyraz poyraz eğri kılınçlar,
    Kütahya düzünde kelle savrulur...
    - Vur! TOPRAK aşkına vur!

    Ya... işte tarihin böyledir oğul!
    Geçmişten hız alsın geleceğin de..
    Göster Türklüğünü tunç bileğinle!
    Bu dine, bu ırka ve bu toprağa
    Sataşmak isterse herhangi gavur:
    - Vur! ALLAH aşkına vur
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük