gelirken, herkesin cumhurbaşkanı olma iddiası ile gelen ancak hemen her büyük tepki çeken hükümet icraatında akp'yi kanatları altına alıp savunma psikolojisi içerisinde hareket eden çankaya noteri vol. 2.
suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi mevzusunda "türk devleti, türk hükümeti, tbmm kendi ulusal çıkarlarının aleyhinde bir şey yapar mı? bunu nasıl düşünebiliriz ki?" cümlelerini sarf etmiştir. yasa tasarısını savunmaya geçmiştir.
demiş ya, "bunu nasıl düşünebiliriz ki?" diye, hazır düşünülmüşü var çankaya noteri vol. 2, senin bulunduğun makamın ilk sahibi düşünmüş hatta dile getirmiş; "memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler."
bak nasıl düşünüldüğünü gör. şimdi böyle düşünenler ergenekonculardır değil mi?
koçum benim, bunu nasıl düşünebilirmişiz. okumadan imzaladığın imza petrol yasasına bir bak istersen?
tekrar vurguılamak gerekirse çankaya noteri vol. 2; "iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler" anlaşıldı mı?
"Biz mağlup olmuş bir medeniyetin evlatlarıyız" diyen kayıp trilyon davasına adı karışan ayrıca son elli yılda çocuklarını dünya barışına feda eden ülke amerika'dır diyip bu ülkeyi öven şahsiyettir.
sözlüğün formatına aykırı olduğu için kendisine karşı içimdeki kini buraya yansıtamadığım cumhurbaşkanı. * adam yol kapatıyor biz burada sövsek bile umrunda olur mu?
görme eylemini yerine getiremeyen kişi. oğlu olmuş koparmış misali makam koltuğundayken istediğini yapmakta.
kendilerine yakın simalar vardır elbet sözlükte sorarlarsa seviniriz, kul hakkı neymiş bilir mi?
her yerde kriz varken, milletin ağzı açlıktan kokarken, karısının ilk iş olarak milyon dolarlarca harcayıp köşke dekorasyon yaptırması sonrasında anlamıştım bu adamın ve ailesinin görmemiş olduğunu.
görmemişlikte, bulunduğu yeri yadırgamada son raddeye ulaştı kral/padişah abdullah. krallığını ilan etti artık.
nikaha yetişmek için şehirlerarası yolu kapattı bu adam. yuh artık.
be hey dürzü, demokrasi adına, ezilenlerin sesi adına oy verdiğin adamlar, gün geldi başına kral oldu, padişah oldu.
kankası tayyip efendi ile aynı davranışı sergileyince eleştirilmiş adam.
bak şimdi tayyip erdoğan da antalya'ya geldiğinde o yollar kapanır. kontrollü olsun olmasın her kavşakta bir polis ekibi olur. her yer tututlur. ve o yolda tayyip amcamızın aracı ve o araçla birlikte hareket eden araçlar saatte 170 ila 200 km/s arasında hızda seyrederler.
çok şaşırtıcı değil adamım.
ha kral, padişah diyenlere şu sahneyi hatırlatmak isterim;
biri vardı, bu ülkenin 50 milyar dolarını laiklik adına* yaptıkları 28 şubat darbesi için ona buna hortumlatıp peşkeş çekip, en az bu iş kadar mükemmel diğer ekonomi politikalarıyla ülkeyi fırsatların kullanılabileceği bir dönemde ekonomik krize sürükleyenlerin cumhurbaşkanı seçtirdiği.
bu biri, neredeyse bayrak ile aynı değerde saygı gören bir forsu bulunan ve ülkenin gücünü, birliğini, azametini temsil eden cumhurbaşkanlığı makamında oturduğu halde, dahil olduğu siyasi kampın on milyarlarca doları göz kırpmadan çarçur ettiği gerçeği şöyle dururken milletle dalga geçer gibi ve çok gerekli birşeymiş gibi cumhurbaşkanlığının elektrik faturasını ödemek için arıza çıkartır, köşkün bahçe düzenlemesi ışıklarını falan "çok yakıyor" diye kapattırırdı.
yurtdışını ziyaret edip orda makamının avantajını kullanarak sorunlara arabuluculuk için diplomatik ilişkiler kurmak, ekonomik ilişkilerin artmasına çabalamak ve ülkeyi bu yolla etkinleştirmek için çırpınmak şeklinde bir vizyonu kaldıracak beyin yoktu bu adamda. onun yerine, kendisini çok seven(!) halkı koltuğunu elinden almasın diye ülkesini bir gün bile terkedememiş ulu diktatörün izinde manasızca yürür ve doğru kullanıldığında her anının altın değerinde getirileri olabilecek yurtdışı ziyaretlerini, ismet döneminin korkunç fakirliğinin ürünü olan para saklama zihniyetiyle savsaklar, cumhurbaşkanlığı uçağının kilometre başına yaktığı yakıtı düşünerek "aman para kullanılmasın, asırlarca deste deste kasada dursun ki kağıttan farkı kalmasın" şeklindeki, ekonominin doğasına bile ters davranış normu ile hareket ederdi.
cami değil okul ulan!
özel işleri ile ilgilenmekle yükümlü bir yığın insan orda dururken, her an kaynayan ortadoğu kazanında suikaste uğrama ihtimali olan bin düşmanlı türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı değilmiş de, protokolde muhtar emmiye denk fiji adaları cumhurbaşkanıymış gibi gidip markette falan sıraya girerek hem kendisinin, hem çevresindeki insanların güvenliklerini tehlikeye atardı.
bu saçmalıklarını da hortum & laiklik a.ş.'nin medyadaki gözbebeği olan gazeteler çok güzel paketler sunardı. "politik bilinç" kavramının adını bilip, ikide bir kullanıp, içeriğinden habersiz olan cahiller sürüsü o yıllarda, en az "ben sizden biriyim" diye bağıran ultra-zengin starlara inanan dallama hayranlar kadar bilinçli şekilde "vay beee, cumbaba efendimiz hazretlerine bak, sanki üç kuruş para bulamadığımız için asgari şartlarda hayat sürmek durumunda olan bizlerden biriymiş gibi davranıyor" diye, bu olaydan sevinirler ve bu sevincin kendi eziklikleri değil, bu adamın yücrgönüllülüğü zannederlerdi. cumhurbaşkanlığına en berbat dönemini yaşatan bu adam, sonrasında da cuntacıların cumhuriyet mitingi falan soytarılıkları gibi projelerinde bu koyunsu sığlıktaki politik zihinlere çok matah işler yapmış bir figürmüş gibi kodlandı ve ah ah nidaları eşliğinde anılır oldu.
abdullah gül, bu adam değildir. aksine, bu adama hiç benzemez ve devletin tepesine 80 senedir çöreklenmiş "atatürk mafyası" ile hiç arası yoktur.
atatürk mafyasının çıkarlarını tehdit eden tehlikenin ve o günden bugüne yaşanan değişimin farkına varınca göreceksiniz ki, abdullah gül işte o yüzden suçludur ve vatan hainidir... (!!!!!!!!!!!!!)
atatürk'ün de içinde bulunduğu bazı cumhurbaşkanlarına bakınca "gerçekten cumhurbaşkanımız" diyen taraftarları olan çankaya noteri.
öyle yıldızlı bakınız vermekle olmuyor arkadaş, böyle alenen yazacaksın ki, gündem yaratacaksın sözlükte.
atatürk'ün eleştirilmesine karşı değğilim, koyarsın argümanları eleştirirsin ama cumhurbaşkanlığı mevzusunda abdullah gül ile karşılaştırıp abdullah gül denen çankaya noteri'nin zirveye yerleştirmek yok be adamım fazla değil mi sence de?
lan biri tepeden inme de olsa, devrim yapmış! devlet kurmuş! ne alaka adamım? biri devlet kurmuş, sınırlar çizmiş, fabrikalar kurmuş. bu adamın içinde bulunduğu elemanlar, kurulan devletin içinde devlet oldular, sınırları peşkeş çekmek için yarıştalar, kurulan fabrikaları yok pahasına "hurda" fiyatına sattılar. ne alaka bu adamla atatürk arasındaki karşılaştırmada bu adamın gerçekten cumhurbaşkanı olduğu?
"atatürk olmasaydı piç olurdun" demiyorum ama o olmasaydı, osmanlı cumhuriyeti hudutları içinde abdullah gül ne olurdu? o koltukta oturabilir miydi? sırf bu ihtimal bile ikisinin karşılaştırmasında "atatürk'e bakınca, gerçekten cumhurbaşkanımız dediğimiz kişi" mevzusunu geçersiz kılmakta be adamım.
tarih o günün şartlarına göre yargılanır koçum benim. o dönemki bazı uygulamaları "ıyyy ne kadar antidemokratiiiik" yaklaşımıyla bugünün şartları üzerinden değerlendirirsen, ağzımla gülmem adamım bu yaklaşıma.
"ay istiklal mahkemeleri ne kadar antidemokratik" zannedersin anasını satayım, dünyadaki bütün devrimler sonrasında istiklal mahkemeleri'nde olanlardan kat be kat daha ağırları yaşanmamıştır. fransa'nın sürecine bak, ingiltere'nin sürecine! italya'ya bak, ispanya'ya bak! istiklal mahkemeleri'nde olanlardan kat be kat ağırları ispanya'da 1970'lerin sonlarında yaşandı daha.
"ay ne antidemokratiiiik" değil mi koduğumun demokrasi meteorları?
atatürk'ün kurduğu devletin parasıyla afrika'da kedi seven adam gerçekten cumhurbaşkanıymış atatürk'ün yanında.
herkese sempatik gelen o meşhur gülümsemesine kıl olduğum cumbaba.
ya tamam, ahmet necdet sezer kadar asık suratlı olmasına da gerek yok ama sürekli gülüyor be bu adam da. yapmacık geliyor şahsen bana.
geçtiğimiz günün akşam ana haber bültenlerinde ne kaddar da hoşgörülü olduğunu öğrendiğimiz cumhurbaşkanı. sonraki günlerde de, centilmenliği, zerafeti, adilliği, hakkaniyeti ve tarafsızlığı hakkında övgü dolu haberler görmeyi bekliyoruz.*
mgk'da asker sivil mahkemede yargılanma konusundaki "haklı" çekincelerini belirtmesine rağmen, ilgili yasanın düzeltilmesi gereken yerleri belirleyip veto etmesi beklenirken, noterliğini yine konuşturmuş olup, onaylayan cumhurbaşkanı.
ne diyordu yüce zat, "ben herkesin cumhurbaşkanı olacağım"