yıllardır gerek cumhurbaşkanlarıyla gerekse de başbakanlarıyla diğer devlet büyüklerini ayağına çağırıp diz çöktürmüş, onlara köpek muamelesi yapmış, azarlamış, küfretmiş bir memleketin son cumhurbaşkanı olarak yaptığı şeyin aldığı haklı tepkileree benim de üzülerek katıldığım zat. üstelik adam anıtkabir'i bile ziyaret etmemiş, yuh, çüş hatta oha falan yani. derhal bülent ecevit'in dirilmesini ve o eski şaşalı duruşumuzu sergilemesini istiyorum.
suudi arabistan kralinin adasi (her ikisi de abd-ullah) ve yeni yaveri. bill clinton otururken ayakta ona birseyler anlatan ecevit'i aciz gostermeye calisanlar, abdullah gul'un yaptigi ondan bin beter degil mi? biri bu zat'a turkiye cumhuriyeti'nin cumhurbaskani oldugunu, digerine de basbakan oldugunu anlatsin.
Neden rahatsız oluyorsunuz Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinin gelişmesinden, neden rahatsız oluyorsunuz Türkiye-Suriye ilişkilerinden, neden rahatsız oluyorsunuz Türkiye-iran ilişkilerinin gelişmesinden... Hürriyet'in bu manşeti "bütün komşularımız bize düşmandır" şeklindeki eski statüko konseptini yerleştiren Amerikan bakış açısını simgeliyor. Hürriyet Gazetesi, Türkiye'de Amerikancı çizgiyi domine eden bir çizgidedir. Eski statükonun lokomotifidir. Bunu ne zaman anladık? Tezkere'nin reddedilmesinden Hürriyet Gazetesi büyük rahatsızlık duymuştu. Öldük, bittik, mahvolduk, ekonomimiz çöktü demişti. Ama bu dediklerinin hiçbiri olmadı. Hürriyet, Türkiye'deki Amerikancı çizginin gazetesidir. Suudi Kralı'nın yıllanmış Amerikan çizgisini terkedip Türkiye'ye yaklaşması Doğan Grubu'nu rahatsız etmiştir.
Cumhurbaşkanı Gül geçen hafta Ankara'ya bir ziyaret için gelen Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ı otelinde ziyaret etti diye kıyamet koptu.
Herkes birdenbire teşrifat uzmanı kesildi. Bu tartışmalarda unutulan bir nokta vardı: Protokol insanlararası ve uluslararası ilişkileri yumuşatmak ve kolaylaştırmak amacına yöneliktir.
Katı ve değişmez kurallar içermemektedir. Uygulamada esnekliğe engel değildir. Kaldı ki devlet ve hükümet başkanları ve dışişleri bakanları arasında ilişkilerin gittikçe daha az şekilperest hale geldiği bir dönemde yaşıyoruz. Devlet başkanları spor kıyafetlerle bir araya geliyorlar, beraber jogging yapıyorlar, birbirlerine küçük isimleriyle hitap ediyorlar.
Ekselans sözcüğü neredeyse kaybolmak üzere. Frak artık hemen hemen hiç giyilmiyor. Fakat her nedense bizde protokol her yerden daha çok ciddiye alınıyor ve alınganlık sebebi oluyor.
* * *
Protokol kurallarına istisnalar da pekálá mümkündür. Eğer politik bir fayda sağlayacaksa bir misafire pekálá değişik şekilde davranılabilir. Unutmayalım, 2002 seçimlerinden sonra Tayyip Erdoğan daha Başbakan, hatta milletvekili bile değilken Washington ve Avrupa ülkeleri başkentlerinde Başbakan gibi karşılandı, bütün devlet ve hükümet başkanları onu muhatap kabul ettiler.
Kimse o ülkelerde protokol çiğnendi demedi. Suudi Arabistan Kralı'na ise her yerde şu veya bu şekilde özel itina gösteriliyor; çünkü Suudi Arabistan, Ortadoğu dengelerinde ağırlığı olan bir ülke, petrol zengini, ona bol bol silah satılıyor ve Suudi sermayesini cezbetmek çok kárlı. iş bu kadar basit.
--spoiler--
öyle içinde ki, akp'nin son elektrik santralleri yasası konusunda, elektrik mühendisleri odası, yasanın sakıncalarını anlatmak için randevu istediğinde randevu vermemiş, yasayı zart diye imzalamıştır.
ayrıca çankaya'nın onay memurudur.
herkesin cumhurbaşkanıdır. efendim? evet, bana da pek inandırıcı gelmedi. etrafa sırıtmak bu konuda en büyük kriter olsa gerek.
edit: lan seovi bana bir özel mesaj atsana. ama yemez değil mi? uzvumun demokratı seni.
Hakkında yapılan iğrenç, espri sanılan entryleri görünce bu ülkede türk kültüründen zerre nasibini almamış insanların gayet güzel bir çoğunluğunun uludagsozlukte olduğunu öğrenmeme sebep vermiş kişidir. Binlerce yıllık tarihi olan bir milletin son kurulan devletinin öyle yada böyle iyi kötü seversin sevmessin cumhurbaşkanıdır bu adam. Hemen "hee tamam bu şucu" diycek zihniyetlere söylüyorm ; ben abdullah gülden de haz eden bir adam değilim ama sizler türk kültüründen o kadar uzak kalmışsınız o kadar saygısızlaşmısınız ki bu cümleleri yazmaktan geri alamadım kendimi.
yok'u karalamak ugruna gercekleri carpitmis, sonra da mecburen tukurdugunu yalamak zorunda kalmis olan bahtsiz ulke turkiye'nin cumhurbaskanidir. abdullah gul, yok'u elestirdigi ve yok ile ilgili konustugu bir cumlenin sonuna ".. rektor adayindan icin esi kara carsafli diye not dusmusler..." dediginde bunu YOK'un yaptigini kastettiginin anlasilacagini bilmeyecek kadar cahil midir? degildir. o zaman.. (bkz: yalancinin mumu)
cumhurbaşkanlığı bir cumhuriyetin en yüksek düzeyde temsil edildiği mekandır. savaş zamanlarında cumhurbaşkanı, liyakatına bakılmadan baş komutan sıfatı alır. bu durum da gösterir ki attığı her adım ve ettiği her kelâm ulus adınadır, boşa lakırdı olamaz.
cumhurbaşkanı gerektiği zaman konuşur. konuştuğu zamanda kullandığı her sözcük orada olması gerektiği için orada olmalıdır. fazla söze kayıp bıdı bıdı totoloji sergileyemez cumhurun başı. hele gazetecileri çevresine sarıp, bidi bidi diye iki saat konuşmaz. Basın danışmanı olur cumhurbaşkanının, önemli olduğunu düşünüyorsa o kanaldan söyleyeceğini söyler. Hele ki bir cumhurbaşkanı ecnebilerin oluşturduğu bir birliğin parlamentosunda hesap veremez. verirse ettiği her laf o cumhuriyetin savunması olur ki bundan onlara ne lan, bizim adımıza ne hesap veriyorsun nidalarının yükselmesine neden olur.
her daim tevelerden süzülen hatta süzülmek ne kelime boca edilen görüntüleri olmaz başkanın. bunun yanında çok gerekli görülmediği sürece eşraftan kimse cumhurbaşkanının gezilerine katılmaz. bu nezaket icabıdır, ne işin var senin orada? dünya barışına katkın mı olacak?
finlandiya örneği gibi devletlünün bisiklete binerek meclise gitiğini görmek tahayyülde kalsa da en azından temel ilkelerin cılkını çıkarmasanız, olmaz mı? çok mu zor?
ne bundan önceki cumhurbaşkanları ne de bundan sonrakiler sayın gül kadar ekran meraklısı değildir. her fırsatta açıklama yapar, konuşma yapar.. vs. cumhurbaşkanı dediğin görevini yapar, mümkün olduğu kadar ekrandan ve açıklamalardan uzak kalır. biz bundan önce böyle gördük, böyle öğrendik. fakat sayın gül başbakanlık ve bakanlık dönemlerinde görevi gereğince de ekranla ve basınla çok haşır neşirdi, böyle geldi böyle gidecek gibi..