dış işleri bakanlığı yaparken bir nebze de olsa iyi iş çıkarmış fakat cumhurbaşkanlığını kendisine yakıştıramadığım, yakıştırmamaktanda daha öte standartlara düşünceleri bakımından uymadığı aşikar kişiliktir..
türkiye'nin başına gelmiş en güzel şeydir kendisi.hem beyfendi tavırlarıyla beğeni toplar hem de gerçek bir siyasettiçidir kendisi. koltuk kaygısı gütmeden siyasi hayatını devam ettiren ender bünyelerdendir.
23 Kasım 2002'de Alman Die Welt gazetesine Kopenhag Zirvesi'nden beklentileri sorulunca şunları söylemiş kişidir; "Türkiye'nin hedefi çok açıktır.AB üyesi olmak. Bunun ülkemizde demokrasinin güçlenmesini sağlayacağını ummaktayız. Buna karşılık biz AB'ye üye olarak kabul edilecek Türk devletinin saydam demokratik bir islam devleti olacağını taahhüt ediyoruz."
Türkiye'nin başına gelmiş en güzel şeydir diyebilmek için önce biraz araştırma yapmak, geçmişe dönük veriler toplayıp bunları değerlendirmek gerekir. ondan sonra eğer veriler kişiyi tatmin ederse ondan sonra yorum yapılmalıdır.
Eğer Türkiye'nin islam devleti olmasını sindirebilecek kadar dağiştiyse Türk halkı çok da üzülmenin bir faydası yoktur kanımca.
Kişi herkesi kendi gibi bilir.Mesela ben çok sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ü çok temiz duygularla vatanını seven,çalışkan,sevecen,iyi kalpli biliyorum.
cumhurbaşkanı şimdilik ama ne kötülüğü ne iyiliği olduğu kendisi ve ekibi o koltuklardan gittikten sonra anlaşılacak.çünki kim baştaysa onun yalakalığını yapmayı seviyoruz galiba, şimdilik basının çoğu destekliyor bakalım bir 10-15 yıl sonra n'olacak.
barzani ve talabini'nin bugünkü açıklamalarına yorumunu soran gazetecilere "onlar benim muhatabım değil" diyen cumhurbaşkanı. dışişleri bakanlığı yaptığı zamanda onlarla görüşmeye gitmemiş midir. salı günü ise şimdiki dışişleri bakanı ali babacan görüşme yapacağını açıklamamış mıdır. ben mi balık hafızalıyım acaba birileri bir yerlerde yanlış yapıp, inkar mı ediyor acaba.
Allahım sana çok şükür bügunlerde iyi ki cumhurbaşkanımız çok sayın Abdullah Gül diye dualarımda adını geçirdiğim çok sayın cumhurbaşkanımız. Eğer başkası olsaydı şu anda bu kadar strese dayanamaz büyük ihtimalle köşkten askerin kafasına tv falan fırlatır , hemde küser kendini odasına kapatır dı.
insan olarak sevdiğim, beğendiğim biri. fakat maalesef "iyi saate olsunlar"ı ürkütmemek ve onların da gönlünü yapmak ve şerlerinden emin olmak adına korkak ve mütereddit davranışlar sergilediğini, sözler söylediğini de üzülerek müşahede ediyorum. 29 ekim cumhuriyet bayramı vesilesiyle verilecek resepsiyonun ev sahibi cumhurbaşkanı ve eşidir. onlar teamül ve mutad üzre devlet erkanını ve diğer herkesi eşiyle beraber çankaya köşkündeki 29 ekim cumhuriyet bayramı resepsiyonuna davet eder. isteyen eşi ile istemeyen eşi yanında hazır bulunmaksızın davete icabet eder veya hiç gelmez. bu kadar basit.
kendisinin başkomutanı olduğu türk silahlı kuvvetleri'nin generalleri resepsiyonu protesto edip gelmez diye düşünüldü ki herhalde 29 ekim'deki resepsiyona "a tipi protokol" mensubu devlet erkanı eşsiz davet edilecekmiş. 30 ekim'deki ikinci resepsiyona ise iş adamları, sanatçılar, spor dünyası mensupları vs. eşli davet edilecekmiş. ilk resepsiyona cumhurbaşkanı eşi de katılmayacakmış. oh ne ala. gayet güzel. siz alttan alın böyle hep. sonra da "demokrasi mücadelesi veriyor" olun. daha emriniz altındakilerden korkunuzdan en doğal ve basit şeyleri yerine getiremezseniz gün gelir devlete buğday alımını devrin genelkurmay başkanı karadayı'ya soran erbakan'a dönersiniz.
maalesef anlaşıldı ki cumhurbaşkanlığı makamına militarizme boyun eğmeye teşne "gül gibi" değil, özal gibi gerektiğinde "genelkurmay başkanını ben belirlerim, ben görevden alırım" diyen ve dediğini yerine getirebilen mangal yürekli ve taşaklı biri lazım. siz daha göreve geldiğinden beri niye şehitlerin sayısının ve terör faaliyetlerinin arttığının hesabını soramıyorsunuz genelkurmay başkanı'na.
türkiye cumhuriyeti'nin başkentinde, suudi arabistan kralı'nın ayağına giden, kral'ın kaldığı otel odasında, kral'ın fotoğrafının asılı olduğu duvarın önünde, kral'ın sağında oturan türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanıdır.
bu kare için, onurlu insan mehmet ali şahin'den açıklama beklemekteyiz... böyle bir şeyi nasıl sindirmiştir kendisi? abdullah gül, duvara atatürk resmi assa, sağında kral abdullah, sonunda prens bilmem kimi alsa, böyle bir fotoğraf çektirse? gerçi, çektirseden ziyade, çektirebilir mi? çektiremez! kendi ülkemizde, bir tek suudi kral'ın önünde diz çökmediği kalıyor bizim(!) cumhurbaşkanımızın ve demokrasi yıldızı tayyip erdoğan'ın...
ayrıca, türkiye cumhuriyeti'nin en üst düzey madalyası olan devlet şeref madalyası'nı, suudi arabistan kendisine madalya verdi diye, karşı jest olarak suudi kral'a veren cumhurbaşkanıdır. suudi kral ne gibi bir hizmet yapmıştır türkiye'ye? anıtkabir'i ziyaret etmemesi şerefli(!) davranışlardan biri olarak sayılabilir mi ki? devlet şeref madalyası, verilen madalyalara karşılık jest olarak verilsin diye anlam kazanan bir madalya değildir... bundan önce bu madalyayı alanlara hakaret değil midir bu davranış? sizin devlet anlayışınız bu kadar işte!
abdullah gül; benim cumhurbaşkanım değildir! böyle bir kareye türkiye cumhuriyeti'nin başkenti ankara'da imza atan biri, benim cumhurbaşkanım olamaz! kendisi bu ülkenin cumhurbaşkanı mı, yoksa suudi kral'ın veziri mi?
hadi bakalım akp ve abdullah gül taraftarları, bu kareyi engin(!) hoşgörünüzle yorumlayınız, tanımlayınız. hani, apo'ya sayın diyen başbakan için "dili sürçmüştür" diyebildiniz ya, bu fotoğrafa da bahane bulursunuz...
