Fakat şu kadarını söyleyebiliriz ki, bugün eğer Türkiye’de iyi
kötü bir basın, parlamento, az çok Batılı bir hukuk, biraz
modern bir ordu, okul, üniversite, hastane, postane, ulaşım ağı
ve banka sistemine sahipsek, roman yazıyor ve Batı giysi
modasına öykünüyorsak, sandalyede oturuyor ve masada
yemek yiyorsak, bunları Cumhuriyete değil,
Önemli bir kısmını abdülhamite ve osmanlı reformlarına borçluyuz.
1830’lardan beri sürdürülen “Avrupa devleti olma” siyasetinin terk edilip, Orta
Asya’da yeni bir kimlik ve yeni bir geçmiş arayışına
girilmesidir ülkeyi geriletmiştir.
Kemalistlerin biz ne süperiz diye övünüp durmak yerine nerde hata yaptıklarını düşünmeleri daha doğru olur.
Sevan nişanyan.
Tablo 1: II. Abdülhamid döneminde ilköğretim (1895)
islam ilkokulları (TC sınırları içinde)
• Okul sayısı 23.518
• Öğrenci sayısı 675.608
• 5-10 yaş islam nüfus 1.184.758
• Öğrenci oranı %57,0
1895’teki okullaşma düzeyine
ancak CHP iktidarının son yılında tekrar ulaşılabilecektir.
Arada geçen 30-40 yıllık dönem, Türkiye için “kayıp yıllar”
olarak değerlendirilebilir.
Abdülhamid’in 32 yıllık istibdadı sırasında siyasi nedenle
idam veya katl edilen iki kişi (Mithat ve Mahmut Celaleddin
Paşalar) varken, Cumhuriyetin sadece ilk on yılı için bu
rakam en az birkaç yüz düzeyindedir. sevan nişanyan (yanlış cumhuriyet)
Bir padişah ki budalaca kuruntu yüzünden, yirminci yüzyılda, istanbul’a elektrik sokmaz.
Telefon getirtmez.
Askere manevra fişeği ile de ateş talimi yaptırmaz.
Donanmayı, eğer denize açılırsa, toplarını Yıldız’a çevirip vurabilir diye, ön köprü ile bağlı Haliç’te çürütür.
Bir padişah ki okullarda edebiyat dersi okutmaz.
Kuru övme dışında tarih dersi verdirmez.
Aşk şiirini, romanını bile yasak eder.
Kendi adıdır diye bir sabah uyanıp bütün kısa “a”lı Hamidleri uzun “a”lı Hâmid’e ve veliahtının adıdır diye bütün Reşad adlarını Neşet’e değiştirtir.
Otuz üç yıl böyle bir padişahın hükmü altında çöküp giden bu memlekette 1965’te onu “ulu hakan” diye ananları deneme tavşanı gibi kullanılmak üzere akıl hastanesine yollamaz da ne yaparsınız?
Falih Rıfkı Atay, Ulu, 1965.
bir insan nasıl ağzını kötü bozacak kadar deli ediliri merak edenler bu yazara mesaj atsın. tam bir öğretmen bu konuda.
zannedersin polat alemdar.
naş, uza, kaşınıyor musun bıdı bıdı laflarla eleştiriden muaf tutulmak istiyor garibim. moderasyona söyle de mesaj atmayı engellesinler yavrum sana.
sinir damarıma basmayacaktın...
(#18088389) bu entrysiyle alakalı nickaltı yazımdan sonra bir insan kendine nasıl küfür ettirip sonra da kurban rolüne bürünebilire birebir tanıklık etmeme vesile olmuş yazardır.
bir konuda fikir beyan etmek için giren çıkan olmasına gerek yok sayın sayın olmayan yazar...eleştiri hoşgörüsüzlüğü antipatik kılar bir insanı. ayrıca ben küfür etmem darius gibi, direkt dalarım.
moderasyona saygılarımla.