abdi ipekçi erkek öğrenci yurdu

entry4 galeri0
    1.
  1. istanbul beşiktaşta bulunan iyi standartlara sahip devlet yurdu.
    1 ...
  2. 2.
  3. 2000-2002 yılları arasında kaldığım 5 yıldızlı otel kıvamındaki öğrenci yurdu. öncelikle o 5 yıldız hizmetinden değil yerinden geliyor. istanbulda bedavaya sabahın 6'sında elinizde kahveniz çayınız vesaire ile boğaza karşı gündoğumunu panoramik görüşte izleyeyebileceğiniz tek ücretsiz yer burasıdır efendim. burda kalan her öğrenci için asla unutulmayacak anılar yaşatmıştır. a ve b bloktan oluşan her iki bina 7 katlıdır ve katlar tuvalet-etüt-tuvalet-etüt şeklinde yükselir. Ve etütlerin katı yükseldikçe de işlevleri değişirdi. "2. etütte olucam" diyen adam katiyen calculus çalışacaktır, çünkü kütüphane sessizliğine yakın en disiplinli ve inek ortam 2. kat etüdündedir. 4. kat gürültülü ders calışanların etüdü iken, 6. kat etüdünde sanat öğrencileri ya resim ot bok çizer ya da ney keman borazan çalarlardı. Diğer bloğun etüdü 7. kattaydı yamulmuyorsam, orda artık millet batak oynar ot falan çekerdi.

    bi internet cafesi vardı buranın. ilk günlerinde 1. kattaydı. O counter-strike çok popülerdi, yurt öğrencileri türkler ve yabancılar olmak üzere takım maçları yaparlardı, arada kavga falan çıkardı. Sonra hepimiz güçlerimizi birleştirim abdi ipekçi yurdunun counter-strike klanını kurduk, sonuç facia. Katıldığımız 2 turnuva oldu ikisinde de elimize verdiler. Sonra bu internet cafe o ot çekilen 7. kat etüdüne taşındı, yeni bilgisayarlar alındı filan. Bi tane kasiyer vardı Osman diye diyarbakırlı, "Ustaaa internetten oynamah yassah" derdi. online counter deneyince bağlantı sıçardı, ya LAN oynayacaktın ya da oynamayacaktın. Makinaya oturacaksan sana bi kağıt parçasına saat yazıp verirdi gider otururdun. Sonra mecit diye bi arkadaşımız vardı, bir yöntem keşfetti ve internet cafede "lord of the rings" dönemi başladı. Bu dönem boyunca bir öğrenci boku çıkana kadar oturur, uykusu gelince kalkıp bi arkadasına devreder, o da sıkılınca baska bi arkadasına devrederdi. 24 saat dolunca da üstüne 2 saat daha oturup kalkıp 2 saat parası ödenirdi. Öğrenciler artık vardiyalı sistemle bu işlemi uygulayarak konsere monsere sinemaya manitaya para ayırabilir hale gelmişti.

    Sonra bir dönem bir kayıt sildirme furyası başladı. Öğrenciler kartlarının renkli fotokopisini çektiriyor, sonra gidip kaydını sildiriyor, kaydını sildirdikten sonra yine o kaplattığı fotokopi ile yurtta kaçak kalmaya devam ediyordu. Maksat tamamen yurttaki depozitoyu alıp harcamaktı. Kapıda yakalanıp içeri sokulmayanlar çitlerden atlayıp yine giriyordu akşamları. Bir ara yurdun 1/3'ü kaçak kalır olmuştu.

    Sonra bu yurdun deprem bakım zamanı geldi ve herkes eve çıktı. Ama o gün başlayan dostluklar hala bugün de sürmektedir.

    ASUA WUA!
    1 ...
  4. 3.
  5. içerisinde 1400 tane maymun bulunduran hayvanat bahçesidir ayrıca. akşam kasa kasa muzlar getirir kantinci memet abi koyar kasanın başına. bi bakmışsın saat 22 de bitmiş muzlar.
    1 ...
  6. 4.
  7. 1998-2002 yılları arasında 4 koca yılı devirdiğim ''psychedelic'' kategorisindeki yegane yurttur.

    kayıt memuru olan mustafa, hemen herkese adıyla hitap ederdi; insan sarrafı, manyağın biriydi; adeta bu iş için yaratılmıştı.
    çok ilginçtir; 6'şar kişilik odalarda kalan her adam birbiri ile o kadar uyumlu eşleştirilmişti ki, geçimsizlik yok denecek kadar azdı. temiz çocuklar bir arada kalırken, marjinal tipler de birlikte gruplandırıldıkları ''koğuş''larına yerleştirilmişti.

    1400 baş davarın beslendiği ''tesis'' son derece yoğun bir sirkülasyona maruz kalmaktaydı. beslenme bölgesi olan, bina dışındaki tek katlı kantin yapısı akşamları, pijama-terlikle tost ya da ekmek arası yumurtalı patates sırasında bekleyenlerle dolardı. burada maç ve film izlemek müthiş bir deneyimdi. askerdeki gibi sıra sıra oturmuş adamlar 70 ekrandan son ses maçı izlerken arada herkes ilginç küfürler sallardı.

    haleos'un detaylı olarak anlattığı ders çalışma etütlerinin ilki olan 1. kattaki etüt biz mimarlık öğrencileri tarafından işgal edilmişti; burada zaten gürültüden nümerik analiz vs. çalışmak mümkün değildi. özellikle perşembeleri mütemadiyen sabahlardık ama zamanın nasıl geçtiğini de anlamazdık.

    şartlar gayet kısıtlıydı. o zamanlar devlet yurtlarında odalarda priz yoktu, evet yasaktı; bu yüzden ışığın anahtarı yerinden sökülüp ısıtıcılarda çay kahve suyu kaynatılıyordu. adeta Auschwitz standartlarında bir konfor katsayımız vardı.

    banyo yapmaksa tam bir eziyetti. duşlar buharla karışmış boğucu küf kokusunu mecburen ciğerlerine çeken bir sürü adamla dolu olurdu. şanslılarsa sıcak su soğuğa dönmeden işlerini bitirirlerdi. ellerinde naylon poşetle gezen altı havlulu-üstü çıplak adamlar bodrum kattaki duşlardan odalarına çıkarken renkli görüntüler oluştururdu.

    başımıza bela olan ''yurt mantarları''ndan hemen herkes muzdaripti; bu meret ancak eczanede hazırlanan özel bir solüsyonla iyileşiyordu.

    bu arada yurda giren çıkan belli değildi; zira kimliklere doğru düzgün bakan yoktu. yurt, istanbulda sokakta kalan çaresiz öğrencilerin sığınma evine dönünce kontroller sıkılaştı ama bir süre sonra herşey eski haline döndü elbette.

    burayla ilgili yazılacak çok şey var olsa da, bu sayfa yeterli olmayabilir.
    tüm zorluklarına rağmen, insana karmaşık duygular yaşatan bu yerden ayrılmak kolay olmamıştır benim için.

    burada iki üç yılı devirmiş çocuklar için askerlik bile vız gelir tırıs gider bir aktivite olmuştur. abdi ipekçi bu, boru değil.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük