Adamlar her hengameden kazanç ile dönmüş ya la. Tarihini okusan 1700 lerde başlıyor ama 300 senede adamlar hiç mi yaş tahtaya basmaz arkadaş.
1-) 13 koloni ingiltere ile savaşır. ingilizler tam yenecekken fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin yardımları ile özgürlük naraları ile golü atarlar 1-0.
2-) fransa ve ispanya savaşır. Fransa kazanır ve bugünkü abd nin orta kesimini alırlar. Napolyon topyekûn avrupaya savaş açar. Bunu fırsat bilen abd bu toprakları Fransadan satın alır hemde dönümü 23 sentten. Çünkü savaş için paraya ihtiyacı vardır Fransanın. Oldu mu 2-0.
3-) 1810 da Avrupa yine birbirine girer. Bunu fırsat bilen abd bugünkü Kanadaya kadar olan yerleri alır. Oldu mu 3-0.
4-) 1819'da abd ile ingiltere oregon bölgesi yüzünden savaşın eşiğine geliyor.
oregon'u denizden ingiltere, karadan abd keşfetmiş ve ikisi de bölgeye hakim olmak istiyor. ingiltere savaş gemilerini oregon kıyılarına çekiyor ve saldırıya başlamak için askerler emir bekliyor. aslında bu bir blöf çünkü ingiltere'nin ekonomisi çökmüş durumda ve yeni bir savaşa girecek parası yok. abd bu blöfü yemiyor ve kendi blöfünü yaparak savunma pozisyonu alıyor. en sonunda tüm avrupa'yı saran ekonomik kriz yüzünden ingiltere abd'ye açmak istediği savaşı açamıyor ve oregon'u kaybediyor. teselli ödülü olarak vancouver ingiltere'ye kalıyor ama atı alan üsküdar'ı geçmiş oluyor.
Oldu mu 4-0.
5-) birkaç sene sonra bu sefer ispanya dan oregon u alıyor ispanya izlemek ile yetiniyor. Hatta ispanya'nın güçsüzlük halini görüp gözünü Teksas a diliyor. 5-0.
6-) ingiltere ile rusya savaşın eşiğine geliyor ve ingilizler o zamanlar rusya'nın toprağı olan alaska'yı ele geçirmek için hazırlıklara başlıyor. bunu gören rusya burayı savaşta kaybedeceğini düşünerek bari bedavaya gitmesin diye abd'ye satıyor. bugün alaska'dan çıkan petrol, doğal kaynaklar ve balık düşünüldüğünde abd burayı neredeyse bedavaya almış oluyor. Oldu mu 6-0.
Siyaseti tam anlamak için siyasetin örtülü ve açık yanlarını beraber görmek lazım. Bu entrikalar, yani siyasi ve ekonomik entrikalar, sabotajlar, terörizm, casusluk aslında siyasetin görünmeyen, örtülü yüzü. Bunlar da siyasetin içinde ama sadece kayıt dışı.
- O zaman bizim hayatlarımızı siyaset değil, istihbarat mı dizayn ediyor?
Hayır tabii ki. Çünkü istihbarat dediğimiz şey de zaten siyasetin bir parçası. Siyasetin görünen yüzü yasalarla, eğilimlerle bağlı. Fakat siyasetin görünmeyen yüzünde kural yok. Ama sanmayın ki istihbarat örgütleri kendi kafalarına göre çalışıyor. O günkü siyasi iktidar ne istiyorsa onu yapıyor. Burada tek önemli olan şey amacına ulaşmak. Hedefe yasal yoldan ulaşamıyorsa yasal olmayan yoları kullanıyor. Öldürüyor, hırsızlık yapıyor, hile yapıyor, suikast ya da sabotaj düzenliyor. Bunları siyasetten ayrı düşünemezsiniz.
Komplonun yeni adı
- Şimdi buna stratejik planlama deniyor galiba. Komplo deyince çirkin, çürümüş, yozlaşmış kötülük dolu bir şey geliyor akla çünkü.
Stratejik planlama deyince sanki temiz mi oluyor! Ama nereden baktığınıza bağlı. Mesela El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları. Bu komplo, tarihin bildiği en büyük terörist saldırı. Şeytani bir plan. Ama El Kaide için stratejik bir planlama bu. Bunun planlaması 1999’da başlamış. iki yıl sürmüş, bu ciddi bir stratejik planlamadır ama aslında terörist bir komplodur. ABD’nin Irak’ı 2003’teki işgali de Bush’un 2002’de seçilmesiyle başlamadı.
- Nasıl başladı peki?
Neo-conların Clinton’a verdiği bir ültimatom var. Diyorlar ki, “Sen Saddam’ı devir, biz Cumhuriyetçi olmamıza rağmen sana her türlü desteği vereceğiz.” Ve Clinton, Savunma Bakanı Cohen’i Türkiye’ye gönderiyor, Demirel’le görüşmeye. “Biz Irak’a kara harekâtı da yapabiliriz, o zaman Türkiye’ye de başvuracağız” diyor, daha 97’de. Arada altı yıl var. Alın size stratejik planlama! Ya da alın size Saddam Hüseyin’i devirme komplosu, entrika bu. CIA dahi Saddam’ın elinde kitle imha silahı var diyemiyor. Ama neo-conlardan Dick Chaney, CIA’yı da baskı altına alıyor. Kanıt olmadığı halde, Dışişleri Bakanı Powell’i BM’de kanıt varmış gibi konuşturuyorlar. Ben de görüştüm Powell’la, “Utanç içindeyim” diyordu. Onun söyledikleriyle Irak’ın işgaliyle Irak’ta El Kaide başladı. El Kaide sonra da IŞiD oldu.
IŞiD’i doğuran yalan
- Bütün komplonun kökeninde de Iraklı bir mühendis var, değil mi?
Her şey bir istihbarat yalanıyla başladı. Ve kökünde de sahtekâr Iraklı bir kimya mühendisinin Yeşil Kart alabilmek için “Irak’ta kimyasal silah var, kitle imha silahı üretiliyor” diye söylediği bir yalan var. Yani bakınca IŞiD’in doğmasına yol açan olaylar zincirinin kökünde yalan yatıyor.
- Bu tip olaylarda kimse ayak direyemiyor mu?
Bürokratlar koltuklarını korumak için ne gerekliyse onu yapıyor. Çünkü sonra suçlanmak da var. Bu olay 2003’te oluyor. 2001’de El Kaide saldırıları olmuş, güvenlik paronayası yaşanıyor. istihbarat örgütleri bir şey atlıyor olma korkusu içinde. Bütün bu atmosfer içinde, istihbarat örgütleri ‘Biz şimdi bir şey yok deriz, adamlarda kitle imha silahı çıkar, tutar israil’e atar, sonra işin içinden çıkamayız’ diye, bu mühendisin yalanını herkes allayıp pullayıp ve bu var diye veriyorlar.