iett otobüslerinde bilhassa yerimi vermediğim, bunun için de hiiç üzülmediğim insanlardır. * o kadar makyajı yapmayı biliyorlar, nihayetinde ayakta da durabilirler.
ayak parmakları kurumuş, kırılmış, bir parça kalmış olmasına rağmen erinmeden onlara bile oje süren, kafalarındaki üç tel saça ne biçim şekil vereceğini şaşıran, kucaklarında ki finoların kendilerinden daha sevimli olduğu ve genellikle büyük ada'da oturan kadın türleri.
seneler çizmiş o çizgileri teyzeciğim, kimyasallar nasıl kapasın? denilesi teyzeler. gençliğe özlemdir eyleme dönüşen. zaman parmağının ucunda her hayatı yoğurup eğerken, büker son şeklini verirken ölüme evlatlık vermek üzere insanı, insan gerisin geri dönüşe özlem içine giriyor yeterince eylenemediğini düşününce...
ölmek istemiyorlar.
yaşam döngüsünden bihaberler ama ölüme bükülecekler; bükülen omurlarını aynada görmek istemeyenler... çok görmeyin, boyasınlar; öyle mutlular...
hayatla paralel olarak edinilen ve çok kıymetli olan o yüz çizgilerini inkar etmektir. yüz çok boyanınca sanılır ki zamanın açtığı o derin izler görünmeyecek, gizlenecek. lakin gereksizdir. bir laf vardır ya hani; her yaşın güzelliği başkadır diye. işte aynen öyledir. saçlara zamanında düşen o aklarda güzeldir, alındaki o derin çizgilerde. çünkü onlar sizindir. sizi yansıtanlardır. tıpkı bir ayna gibi. bunu zamanın size bir armağanı gibi düşünmek lazımdır. bu nedenle kabullenip, hayatın diğer bir yarısını ona göre keyifle geçirmek gerekir.
zamanında baba baskısı koca baskısı derken bir gram makyaj yapamamanın acısını çıkaran, burda onları eleştiren bizleri bir gram bile umursamayan teyzedir, hakkaten kime nedir?