tasavufla ilgilenen beyaz türkler iyiden iyiye mide bulandırmaya başladı.
zira, 90'ların başında uzak doğuyu tüketen ve yeni bir ''ruhi pazar'' aramaya başlayan aradığını da tasavvusta bulan avrupalı zihnin yurdumuza transfer ettiği ''sufizm'' nanesi beyaz türklerle buluşunca
''ay şekerim mevlana okuyorum bu aralar, böyle ruhum sanki şey oluyor'' tadını yakaladı.
ne oluyor?
hay senin tatmin olmak bilmeyen ruhuna...neyse.
şunun adını adam gibi koyalım.
sufizm nanesi, içeriksiz bir ruhsal detokstur, fazlası değil.
modadır, geçecektir.
tasavvufu içi boş bir ''aforizmalar bütünü'' olarak aldılayan beyaz türkler, yakın zamanda bu yeni meraklarından da vazgeçeceklerdir.
fakat asıl tehlikei ortalamanın da bu tasavvuf meselesiyle beyaz türkler gibi ilgilenmeye başlamasıdır.
işte pespaye şems-mevlana romanları, divan edebiyatından aparımış üçüncü sınıf aşklı meşkli metinler ortada.
bunları üretenlere duyulan saygı ortada.
satış rakamları ortada...
kolpacalık bir kez daha gerçek olanın önüne geçmeye çalışıyor.
çalışıyor ne demek, geçti bile hatta.
ipek çarşaflı, saten yorganlı yatakta allah bulunmaz.
bulan varsa 2232'ye mesaj atıp mesnevi kazanma şansını yakalasın.
ekleme
''alimler ulemalar medresede buldusa
ben harabat içinde buldum ise noldu''
(bkz: yunus emre)
sünni aklın sıkıcılığı meselesine hiç kafa yormamanın adına biz ''türk usulü hanefilik'' diyoruz.
''yunus emre büyük adam canım'' diyen muhafazakar amcalar, bu iki dize karşısında ''tövb estağfurullah'' çekerler mesela.
zira bulunacak ne varsa mutlaka steril ortamda bulunur sünni akla göre.
oysa hayat, steril olanla yetinmeyecek denli çarpışıktır.
buradan daha büyük okumlara da çıkılabilir elbette; fakat haddimi aşmış olmaktan korkarım. kalsın böylece.
Hırkası lakost ya da börburi olanlar için sufizm ruhsal bir detokstur. Sufiliği özümseyip anlamak için derviş hırkası giymek lazımdır, o hırka pek eski püskü olduğu için kimse giymek istemez, burun kıvırır.
Bu bir rıza lokmasıdır, yiyemezsin demedim mi?