yedi yıl öncesinden başlayan bu film tesadüflerin hayatımızda önemini anlatırlar.bir internet sitesi projesiyle köşeyi dönen ve daha sonrasında bu hızlı köşe dönmeden dibe vurmayı yaşayan esas oğlanımız ashton cuther'ın film.filmdeki hatun feci şekilde penelope cruz'a benzemesiyle cezbeder.güzel filmdir.yıllar geçsede içimizdeki aşk tanelerini kaybetmeyeceğimizi bizlere anlatır.
cok iyi filmdir.ashton kutcher ve amanda peet alakası olmayan kişilikleri oynamıştır.ve filmin sonunda aşkın hiçbirşey tanımıyacağını anlarız ve tesadüflerin gerçekten gerekli olduğunu..
"bir yolculuk vesilesiyle tanışalım, aradan yıllar geçsin ve bir araya gelelim, tekrar ayrılalım, tekrar bir araya gelelim, ayrıldığımız sevgililerimizden konuşalım, tekrar ayrılalım, tekrar karşılaşalım ve niye böyle olduğunu anlamayalım" filmi...
Oliver'ın dediği gibi, "it's not love, but it's an awful lot like it."
ayrıca bir kadın ve bir erkeğin verebileceği en estetik, en şık fotoğraf pozlarından birkaçı bu filmde görülebilir.
amanda peet'in gencligindeki aykiri tipinden siyrilip, oturakli bir kadin haline gelisini saskinlikla gorebileceginiz film. 'bu kadin da her rolun altindan kalkiyor kardesim' diyeceksiniz, guleceksiniz, biraz da hissedeceksiniz.
Yeni mezun Oliver, çarçabuk iş hayatına atılmış yirmili yaşlarında bir gençtir. Yoğun geçen iş hayatı yüzünden sürekli seyahat etmektedir. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözüne inanarak, iş hayatındaki hedeflerinde yalnız olmak istemez...
iş seyahatlerinden birinde Emily'yle karşılaşır. Bu bir ilktir. Tanışmalarından itibaren, tam yedi yıl sürecek olan bir karşılaşmadöngüsünün içine girerler. Bir türlü; kader mi, yoksa tesadüf mü kestiremezler. Hayatlarının farklı dönem ve durumlarında sürekli bir araya gelen ikili arasında adını koyamadıkları bir ilişki gelişir. Beraberken çok iyi vakit geçirdikleri halde zıt karakterlere sahip olmaları biraraya gelmelerini zorlaştırır. ismini koyamadıkları bu ilişkileri sadece bir arkadaşlık olarak mı kalacaktır, yoksa daha ötesine mi dönüşecektir?
Modern hayat koşuşturmaları arasında birbirlerine duydukları hisler yüzünden bocalayan iki gencin öyküsü, günümüz aşklarına değişik bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
fragmanında; "tam önünde ne olduğunu göremeyen iki kişinin hikayesi" diyerek kısaca özetlenen filmdir.
müzikleri fazlaca keyif verir.
kendini üç günde beş kere izlettirip, her seferinde yüzde bir gülümseme oluşturabilir.
telefon numarasını değiştirmemenin önemini vurgulamıştır belki. (bu bir çıkarsama) "hadi tam zamanı" dedikçe "sus yoksa her şeyi mahvedeceksin" ile devreye girip seyircinin tatlı/romantik heyecanını kamçılamıştır az biraz. mükemmel mi? hayır. hoş ve boş vakitte izlenilesi mi? evet. tamam başroldeki kızımız pek hoş fakat, ah ashton kutcher ah diyorum! * ya da oliver martin.
ayrıca, fotograf sanatının benimsenmesine yardımcı filmlerdendir. zaten bir filmin kalıcılığı, onun başka sanat dallarıyla bağlantı kurularak sunulmasından geçmez mi?
hoş,güzel,izlenesi romantik komedi.lisedeyken izlemiştim bugün denk geldiğimde bir daha izledim taksime gitmek yerine.izleyin,izletin.
--spoiler--
yapma,berbat edeceksin.
--spoiler--
sorduklarında eh fena değil yorumu yapılacak tipik bir romantik komedidir. bir filmi izlerken duyularımı ne kadar tahrik ettiğiyle ilgileniyorum. zihnimi harekete geçirecek bir sahnesi, repliği, müziği, karakterleri olmazsa o filme keyifli diyemiyorum. burada emily ve oliver karakterlerini sevdiren tek diyalog (bkz: #21625795) budur.
emily'nin bu denli dönüşümü, üstelik başarısız dönüşümünü sevmemiş olabilirim. ya da oliver karakteri fazla ruhsuz. oyunculuk namına hiçbir şey yok. girilere bakınca da izlenilmeyecek bir film olduğunu anlıyorsunuz.