a la recherche du temps perdu

    14.
  1. Zahmete değecek bir insan için sıkıntıya katlanmak en büyük zevktir. Nitelikli insanlar için, sanatları incelemek, antikacılık, koleksiyonculuk, bahçecilik gibi zevkler, başka bir şeyin yerini tutan, işlevini yerine getiren oyalanmalardır sadece. Diogenes gibi fıçımızın içinde yaşar, bir insan ararız. Ehvenişer kabilinden begonya yetiştirir, porsuk ağaçlarını budarız; çünkü begonyalar ve porsuklar bize karşı koymazlar. Ama aslında, zahmete değeceğinden emin olsak, zamanımızı bir insana harcamayı tercih ederdik. Bütün mesele budur; siz kendinizi biraz tanıyorsunuzdur herhalde. Zahmete değer misiniz, değmez misiniz?

    (bkz: marcel proust)
    7 ...
  2. 1.
  3. a la röşerş dü ton perdü şeklinde okunur,kayıp zamanın araştrmasında anlamına gelir...
    5 ...
  4. 15.
  5. zamana fenomenolojik bir bakış açısı. okurken proust'un zihninde belirdiği şekliyle combray, balbec ve venedik'e yazar ile birlikte yolculuğa çıkıp yine yazara varıyorsunuz. dış dünyanın kendi anlamına bizim zihnimizde kavuştuğunu anlatan onlarca yaşantı parçası. bir madlen çikolatanın, bir çan kulesinin, iki merdiven basamağı arasındaki yükseltinin geçmişten çekip çıkardığı zaman dışı benlik.
    Proust kitap boyunca bu zaman dışı benliğin, kendinde nesnenin özünü barındıran benliğin peşinde. Dış dünya izlenimlerimize ilk sunulduğu haliyle ne kadar da yavandır. Ama belleğin küçük bir oyunuyla yaşanmış şeyin derinliğine kavuşuruz, eski benliğimizin bugünküne baskın çıktığı, bugünden daha sahici bir düne varırız.

    Öyle bir kitaptır ki okur da en az proust kadar çaba göstermek zorundadır. Çünkü proust'un anlatmaya çalıştığı şey de budur. Dış dünya yalnızca bizde anlamlanan bir taslak iken, proust'un yapıtı da bu hakikatten sıyrılamaz. Okurken yaratırız. Proust'un aşkları karşısında duyduğu sancıları duyumsarız. Aynı madlen çikolata bizi de çocukluğumuza götürür. Kendi yaşamımızı, okuduğumuz metne yamarız.

    iyi bir sanat eserinin görevi de bu değil mi? a noktasından b noktasına ilerleyen bir kurmacayı herkes yazabilir. ama böylesi bir başyapıtı, a noktasından okura varıp, orada çoğalacak bir yapıtı yazmak ancak proust gibi dahilere mümkündür.
    3 ...
  6. 10.
  7. bu kitabı okuyan birinin edebi zevkine güvenilir.
    2 ...
  8. 17.
  9. her zaman şu seriyi art arda okuyup bitirmek için evden hiç çıkmayacağım bir zaman dilimi oluşturmayı planladım. buluşmaları reddetmek, randevuları ertelemek, önemli işleri hemen halletmek ve hiç çıkmadan odama kapanıp sıcak kahveyle marcel'in o doyumsuz betimlemelerine boğulmak istedim. sanırım şimdi evren bana böyle bir fırsat sundu. * teşekkür ederim!
    evrene gönderdiğiniz mesajlar er geç ulaşıyor arkadaşlar. umarım benim yüzümden bu virüsle uğraşmıyorsunuzdur... *

    kitabı elime aldığım an sanki şu müzik çalıyor fonda:
    https://youtu.be/mMJcGPMCOWc
    kapattığım an ise müzik sesi kesiliyor. kitabın bir ezgisi olsaydı bu olurdu kesinlikle.
    2 ...
  10. 18.
  11. Resmi olarak dünyanın yazılmış en uzun romanı. Toplamda 3000 sayfadan fazla.

    Ortalama 300 sayfalık bir kitaba tuğla gözüyle bakarsak, bu kitapla normal bi kümes ya da taş ocağı falan yapılır.
    2 ...
  12. 3.
  13. burjuva yaşantısını irdelemesi bir yana, karakterlerin neredeyse bütün mimiklerini çözümlemiş ve psikolojik tahlilleriyle de 20.yy'ın başyapıtı olmayı hak etmiştir.
    kitaptan örnekler vermek gerekirse:
    <<<spoiler>>>

    -"gerçek,bize söylenen şeyin kendisinden çok,bize söylenenden yola çıkan,görünmez olmasına rağmen yakaladığımız bir akıştır."

    -"kusursuz bir kişiliğe nadiren rastlandığından,çok entelektüel ve duyarlı kişiler,genellikle iradesizdir,alışkanlığın kölesidir,o anda acı çekmekten korktukları için,sürekli acı çekmeye mahkum olurlar ve bu koşullarda, kendilerini sevmeyen kadından asla vazgeçemezler."

    -"insan kılığındaki devekuşları,görülmemek için değil, görüldüklerini görmemek için kafalarını kuma gömerler."

    -"ne yazık ki, insanlar, bizim açımızdan, kendi zihnimizin çok çabuk bozulan koleksiyonlarının sergilendiği levhalardan başka birşey değiller.zaten bu yüzden, insanlarla ilgili, düşüncenin bütün şiddetine sahip planlar yaparız, ama zihin yorulur, hatta hatıra da yok okur."

    -"en sıradan nesnelere bile bir büyü ve esrar kazandıran tek şey sanat değildir;nesnelerle mahrem bir ilişki yaratma gücüne ızdırap da sahiptir."

    -"bütün vaktini yanlış birtakım küçük tahminlerde bulunmakla geçiren kıskançlığın, gerçeği keşfetmeye gelince ne yoksul bir hayalgücü sergilediği,şaşılacak şeydir"

    <<<spoiler>>>
    2 ...
  14. 2.
  15. dünya edebiyatının okunması şart olan eserlerindendir. marcel proust un gözlem yetenegi ve hayal gücü ileri derecede gelişmiştir. eserde anlattıklarının bir kısmı tamamen tahmini olarak yazılmış, yaşanmamıştır ancak sanki yaşamışcasına tasvir edebilmiştir. okunması zordur ancak okunabildigi takdirde derinden sallayacaktır.
    2 ...
  16. 7.
  17. karamazov kardeşler'den sonra okuduğum en iyi romanlardan bir tanesidir.
    1 ...
  18. 6.
  19. güpgüzel insan, canım aplam roza hakmen tarafından uzun uğraşlarla türkçe'ye kayıp zamanın izinde serisi adıyla kazandırılan, ölmeden önce bir insanın kesinlikle okuması gereken, dünya edebiyatının bence başyapıtıdır/parıldayan yıldızıdır à la recherche du temps perdu. edebiyat hakkında konuşacak bir kişinin, özellikle 20. yüzyıl edebiyatı hakkında konuşacak birinin, à la recherche du temps perdu'yü okumamış olmasını anlamlandıramıyorum.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük