bir stanley kubrick harikası. ilk defa dün izledim ve dürüst olmam gerekirse biraz önyargılıydım. bu önyargımın sebebi ise filmle ilgili bazı mecralarda okuduğum olumsuz eleştirilerdi. çok uç eleştirileri aynı anda bünyesinde barındırıyor bu film. kimileri filmi överek göklere çıkarırken kimileri de yerin dibine sokuyordu. işte bu durumdan dolayı biraz tereddüt ettim. fakat film bittikten sonra ''kardeşlerim'' size şunu söylemeliyim ki hayatımda izlediğim en kaliteli filmler arasında ilk beşe oynayacağından eminim. bir film eleştirmeni olmadığım için entelektüel bir yorum yapamam belki ama sanatsallığın zirvede olduğu bir film olduğunu söyleyebilirim a clockwork orange için. izlemeyenler, önyargılarını bir kenara bırakıp şans vermeli. kesinlikle herkesin görmesi gerek.
Kubrick'in sanayi devrimi sonrası ingiliz toplumundaki bozulmaları anlatan harika bir kült filmidir. Çok rahatsız edici sahneleri olsa da izlenesi filmdir.
"beğenmedim, zevkime uymuyor" ile "abartılmış bir balondur, bok gibidir" demek arasında ne gibi bir fark olduğunu öğrenmeden önce izlenmemesi gereken filmdir.
Bu filmle ilgili ifşa olma ihtimaline rağmen bir anımı anlatıcam. Lise üçüz. Sınıflara akıllı tahtalar gelmiş. Ben de daha o zaman geç olmakla birlikte bilim kurgu izlemeye başlamışım. 2001'i izleymiştim o ara. Baya da beğenmiştim. Aslında neyini anladın da neyini beğendin aq der bugünkü halim o günküne ama işte gençlik heyecanı, falan filan eski olmasına rağmmen derin anlamları olduğuna inandığım sahneler, ve gerçekten o devrin teknolojisinin ötesinde görsel bir şölen. işte kubrick'i de ondan sevdim.
Bir öğleden sonra dersler boştu. Bir de nöbetçi hoca göndermişler, biz bahçeye çıkıp maç yapmak istiyoruz ama hoca iplemiyor. Neyse hocam bari bir film izleyelim dedik. Hoca dindar biri. Ben dedim çünkü o ara okul birincilikleri filan geliyor ve benim de dindar bir aileden geldiğimi bu hoca biliyor. Yani biraz da sevilen, örnek gösterilen bir tipim. Neyse hoca mırın kırın ettikten sonra tamam dedi. Ne izleyelim diye düşünürken ben telefondan bu kubrick başka bilim kurgu çekmiş mi dye baktım direk de a clockwork orange'ı görüdm. işte açtık film başladı. Ama filmin başlangıcı zaten herkesi susturdu. O başta bir heykeller varya işte o heykelleri gördüğümüz anda sınıf bir sustu. Adeta bir şok dalgası yayıldı. Neyse aradan çok kısa bir süre geçti, biz hocanın filmi durdurmasını beklerken hoca devam ettirdi.
Bu sıradan arka dörtlü varya hani onlar gülmeye başladı. Ben telefondan acaba ilerde neler olacak diye baktım ve o tecavüz sahnelerini vs. gördüm. Benim kafa bir an gitti. O an hocayla bir gözgöze geldik. Bana bakışını gördükten sonra içimden ulan bu adam bu filmi beş dakka daha sabredip oynatırsa heykel sahnesine verdiği tepkiden sonra tecavüz sahneleri geldiğinde bana kesin uzaklaştırma verdirir. Bu sırada arka sıradaki hafif kahkahalar yavaş yavaş öne gelmeye başladı. Ama azalarak geliyor. Neden? Çünkü öne doğru geldikçe hocayla göz göze gelme ihtimali artıyor. Moruğu dövme sahnelerinde neyse ki ortam biraz rahatladı. Neyse hoca zaten o threesome sahneleri gelmeden ilk tecavüz sahnesinde filmi kapattırdı. Bana da bir şey olmadı.
işin en ilginç yanı moruğu dövme sahnelerinde rahatlamış olmamız. O sahnelerin filmin huzur adacığına dönüşmesi.
'clockwork' kelimesinin buradaki tam karşılığı otomatik değil mekaniktir.saatin mekanik işleyişi gibi.
'orange' kelimesinde ise kasıt portakal değil insandır.şöyle ki;orangutan, ormanda yaşayan insan demekmiş.
kubrick'in filmlerinin tamamına berbat diyen bir kitle olduğunu bildimizden ötürü bu filme de yapılan "ay iğyenç film, bok gibi" vs yakıştırmaları takmamamız gerekir. zira kubrick filmleri alt metin içerir, sembolizm içerir, içerir oğlu içerir. herkesin anlamasını bekleyemezsiniz. ve zaten anlamadığı şeyleri iğrenç bulan insanların da varlığı ortadayken bırakın konuşsunlar. ne kaybedersiniz.
Kitabından çok filmine dikkat etmemiz gereken eser. Bunu normalde duyamazsınız benden. Ama arada Kubrick faktörü var. Okült sembolizmi bu kadar rahat uygulayan başka bir insan gelmemiştir yeryüzüne. Kitabı resmen onurlandırmış.
edit: yukarıdaki 3-5 entry'i okuyayım dedim de filmi the avengers izler gibi izlemiş çoğu.
Bilinçaltı düşünürlerine göre insanda temel olan şiddet ve cinsellik olmak üzere iki dürtü, bu dürtüleri yok saymanın ve bastırmanın insanı insan yapıp yapmadığı gerçek özgürlüğün ne olduğu özgürlüğün toplumla ilişkisi topluma rağmen ya da toplum içinde özgürlük nasıl mümkündür mümkün müdür gibi soruları taşıyan film.
Hayata,özgürlüğe,suça ve etiğe dair çekilmiş en iyi filmlerden biri.Alex'in hapishanede kutsal kitabı okurken kendini kitapta lanetlenen karakterle özleştirmesi ve onun yerinde olmak istemesi Alex'in kazanç sağlamak için kötü işler yapan biri değil kötü olmanın kendisinden zevk alan biri olduğunu gösteriyor. Bu karakterde bir insana özgürlük verilmeli mi sorusu filmde çok iyi işleniyor. Çok dikkatli izlenmezse anlamını kaybedecek türden bir film.
Edit:Kubrick'in çoğu filmi gibi ucu açık biter. Cevap vermez. Romanda alex sonradan düzelir,iyi bir insan olur. Roman biraz da fazla iyimser bir sonla bitirir olayı. Romandaki cevap beni tatmin etmedi. Zaten sonrasını kendi hayat tecrübelerimle bitirebildiğim ucu açık final sahnelerini daha çok severim. Genelde roman ve film(sembolleri dışarda tutarak normal izleyici gözüyle baktığında) eşit kalitede,film son bölümün katkısıyla bir tık öndedir.
Edit 2:Sembolizminin liseli seviyesinde olduğunu zanneden C+ veren canlıları göstermiştir. Görebildiği hangi sembollerin lise seviyesinde olduğunu yazmasını isteriz.
--spoiler--
alex'in düşünde sevişen bir çift ve etrafında onu izleyen bir kalabalık görmesi, ardından da süper ironik bir sesle 'i was cured, all right.' demesi ve ardından giren singin' in the rain.
--spoiler--