Çocukken izlediğim de bu filmden çok etkilenmiştim. Hiçbir zaman böyle olduğumu anlayamamıştım. Bir gün okuldan gelmiştim gökyüzüne bakıyordum; hava öyle güzeldi ki! Gökyüzünde bulutlar köpük köpük bembeyazdı ve o da ne? Bulutların arasından pembe bir araba geçiyordu. Çok eski bir model araba hem de. Çocuktum ve çok hoşuma gitmişti. Ateşim yoktu. Gülüp geçmiştim.
Bir gün bahçede mangal yapıyoruz; belki 20 kişi varız. O da ne! Gökyüzünde iki tane ufo! Birbirlerine yakınlaşıp sürtünüyorlar. Gıcır gıcır metal seslerini duyuyorum. Nutkum tutuluyor. Sonra birden uzaklaşıp giderlerken "aa ufo!" Diye bagirabiliyorum. Birden ışınlanıp kayboluyorlar. Herkes bana tuhaf tuhaf acır gözlerle bakmaya başlıyor! Rezil oluyorum.
Kimse hasta olduğumu anlamıyor. Ben hiç anlayamıyorum. Yıllar böyle geçip gidiyor.
Yıllar sonra bir atak geçirip bipolar olduğumu öğreniyorum. Doktor şizofreni ile paralel olduğunu söylüyor. Hem paranoid kriz hem görsel ve işitsel halüsinasyonlar. Kimim ben? Onca yıl kimdim ben? Tüm geçmişim gözlerimin önünden geçiyor iki yıl boyunca. Var olmamam gerektiğini düşünüyorum. Kurtulamayacağımı kendimden...
Ama öyle olmadı! Son terapide doktorum bu hastalığın tamamen düzelebildiğini söyledi. Tabi ilaçları bırakmamak kaydıyla. Bu aşamaya kadar geldim. Başardım. Güvencem yok! Annem ölür mesela yine deliririm... bunlar yaşanacak biliyorum.
Bu filmi son izlediğim de çok daha farklıydı benim için: John nash gibi olmuştum kendi aklımla bu hastalığı alt edebilmeyi öğrenmiştim.
--spoiler--
"şizofreninin kabusu, neyin doğru olduğunu bilmemektir. düşünsenize.. hayatınızdaki en önemli kişilerin, yerlerin ve anıların yok olmadığını, ölmediğini ama daha kötüsü aslında hiç var olmadığını birdenbire öğrenseydiniz ne olurdu? bu nasıl bir cehennem olurdu?"
--spoiler--
Yine izliyorum da ne fark ettim?
Bazen insanlar kendi iç sesini ve hatta beynini azim ve kararlılıkla susturabilir.
Varlıkları devam etse de görmezden gelebilir.
nobel ödülü almış matematikçi john nash'in hayatını anlatan film ve bu zeki adamın şizofreniyle nasıl mücadele ettiğini ve bu hastalığı nasıl yendiğini gayet güzel bir şekilde işleyen film.
Ortalama üstü ama bu kadar övgüyü hak etmiyor bence. çoğu filmden farkı Bu sefer tersine şekilde karakter gelişimi işlenmiş. çarpıcı sahneler de vardı tabi.
russel crowe ve jennifer connely'nin mükemmel oyunculuklarıyla başyapıt olmuş film.
biyografi/dram türünde.
biyografi olduğu için isimler filmde de gerçekte de aynı.
biraz araştırma yapmak istedim. john forbes nash geçen sene trafik kazasında ölmüş. o kadar hayatın zorluklarını çektikten sonra trafik kazasında ölmesi ilginç.
hep deli sanılan kişilerin dahi olması hoşuma gitmiştir. şizofreni de keza öyle.
john nash bir röportajında ''iyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur'' demiş. türkiye'nin matematik seviyesinin dünya sıralamasında sondan 2. olduğunu duyunca tepki göstermiş. adam haklı.
en iyi film ve en iyi uyarlama senaryo dalında Oscar sahibi olmuş bir film.
beğendim.
neden daha önce izlemedim acaba bu filmi? şizofrenli filmleri kitapları fazlaca severim bu filmi de gerçekten çok beğendim. russell crowe a inanılmaz bayıldım bi insan rolü ancak bu kadar yaşar. döktürmüş adam hayran kaldım. mutlaka izlenmesi gereken bir film.
--spoiler--
Şizofreni hastalığına yakalanmış bir bilim adamının hayatını anlatan muhteşem film. Her defasında hasta olmadığına, iyileştiğine inansamda her defasında beni yanıltmıştır.
--spoiler--