--spoiler--
hiçbir şeyden emin olamazsın, hayatta emin olduğum tek şey bu
--spoiler--
--spoiler--
insan hayal gücünün el verdiği kadar kötülük yapar
--spoiler--
--spoiler--
imagine if you suddenly learned that the people, the places, the moments most important to you were not gone, not dead, but worse, had never been. what kind of hell would that be?
--spoiler--
dvd sini okulda edebiyat hocama kaptırdığım film.***
ayrıca çılgın ötesi bir filmdir. andaval bir hoca bile beğenip dvd sini öğrencisinden çalıyorsa güzeldir yani.
+benim işim bu, problem çözmek.
-bu problemi çözemezsin.
+neden olmasın, neden olmasın? ben çözülemez denilen denklemleri ve problemleri çözdüm!
-bunu çözemezsin çünkü sorun problemleri çözdüğün yerde, beyninde.
hayatta hiç birşeyden kesinlikle emin olamazsın john, hayatta emin olman gereken tek şey bu!
dersler aklınızı köreltir, içinizdeki gerçek yaratıcılığa olan potansiyelinizi yok eder.
insan hayal gücünün elverdiği kadar kötülük yapar.
en iyi yönetmen oscar ödülü 2002
en iyi film oscar ödülü 2002
en iyi uyarlama senaryo oscar ödülü 2002
en iyi yardımcı kadın oyuncu oscar ödülü 2002
en iyi kurgu oscar ödülü adaylığı 2002
en iyi orijinal müzik oscar ödülü adaylığı 2002
en iyi erkek oyuncu ingiliz akademi ödülü bafta 2002
en iyi film ingiliz akademi ödülü adaylığı bafta 2002
en iyi film altın küre ödülü 2002
en iyi erkek oyuncu altın küre ödülü 2002
en iyi uyarlama senaryo altın küre
Kazandığı tüm ödülleri fazlasıyla hak eden, başrollerini Russell Crowe ve Jennifer Connelly'nin paylaştığı, bir şizofreni hastası matematikçinin hayat hikâyesidir. Fazlasıyla duygusal bir filmdi.
2001 yılı yapımı, başrollerini russell crowe, jennifer connelly ve ed harris in paylaştığı 4 oscar lı abd filmi. her sahnesi çok güzel olmakla beraber unutulmaz sahnelerinden biri de şudur: "john nash in şizofren olduğu henüz bilinmemektedir. küçük kız okulun bahçesinde kuşlara doğru koşmaktadır ama hiç bir kuş kaçmamaktadır". o sıra izleyenler "çok saçma, neden kuşlar kızdan kaçmadı?" sorusunun cevabını, nash in şifozren olduğunun ortaya çıkmasından sonra anlamaktadır. çünkü kız yoktur.
yaşanmış bir hayatı anlatması bakımından rakiplerinden bir adım öne çıkan izlenmesini şiddetle tavsiye ettiğim film.
bu tür filmlerde eğer film hakkında önceden herhangi bir duyum almışsanız filmin pek zevki kalmaz. yani her şey beklediğiniz gibi şekillenir.
sylvia nasar'ın, john forbes nashin biyografisini resmettiği kitabıdır. ayrıca bu kitaptan esinlenerek çekilen 2001 tarihi bir film de vardır. kitap, türkçeye çevrilmiştir. ancak bence tarihsel bir hata ile kitabın kapağına filmin afişi konmuştur. oysa film, çok ilginç dış müdahalelere maruz kalmıştır. filmin içinde nash'in hayatında olmayan bir çok şey vardır, bir çok gerçekte saptırılarak anlatılmıştır. kanaatimce 5 para etmeyecek bir filmdir. örneğin filmde, nash'in anti psikotik ilaçları aldığı bir sane vardıri, oysa nash gönüllü olarak ilaç almayı hep reddetmiştir. filme bu sahnelerin, ilaç şirketlerinin ürünlerini meşrulaştırmak adına, sponsorluk desteği ile para vererek konduğu daha sonra ortaya çıkmıştır. nash'in eşi hiç de vefakar sonuna kadar yanında olan bir eş değildir. nash'in eşcinsel eğilimleri ve üniversite dönemi filme yeteri kadar yansıtılmamıştır. aslında film, tımarhaneye tıktıkları bir matematik kuramcısından, amerika'nın 30 yıl sonra özür dilemesidir o kadar. ancak kitabı şiddetle önerebilirim.
en çok korktuğum şeyin ileri derecede psikiyatrik tedavi olduğunu bir kez daha bana hatırlatan filmdir. jennifer connely'nin canlandırdığı john nash'in eşindeki sadakat aranılıp da bulunmaz türdendir.
