--spoiler--
sizinle sevişen bir insanın aslında kiminle savaştığını bilemezsiniz, sizi öperken kimi öldürmeye çalıştığını, sizi severken kimden nefret ettiğini tahmin bile edemezsiniz.
--spoiler--
Kitap, anlatim sekli olarak yalin, ancak konu olarak siradanlasan kadin erkek iliskilerini irdelemesi acisindan zayif. Seks ve sehir denebilir. Kutuphanenizde bulundursanizda olur bulundurmasanizda.
en son iki sene önce kitap okumuş, ve de nedenini bilemesem de kitap okumaktan nefret eden, ''ulen bunu da 5. sayfasından sonra atarım bir yerlere'' dememe rağmen, yalın dili, hemen bitiveren olay örgüsüyle, gayet akıcı hande altaylı nın en son bildiğim 21. baskısını yapan kitabı.
--spoiler--
o bu değil de hadi aslı denen abla, işin bokunu çıkardı, çok pardon bu ömer denen hıyarı bir türlü bırakamadı da, o kadar adam geçti hayatından arkadaşım nasıl oldu da, bu kadar bağlandın bu adama; ki sonradan nalan ile yediği naneleri öğrenmene rağmen.
fakat yine de iki taraf ya da iki cins olarak da, kendinize bir pay biçebiliyorsunuz kitaptan. belki çok edebi bir tarafı yok gibi görünse de, ilişkiler açısından; hele ki günümüz ilişkilerinde yaşananları gözler önüne sermesi açısından da, zannımca doyurucu bir kitap. bir de, araya cinselliği katmış olması da, bana gayet normal geldi, ki kalkıp da bu yaş grubundaki bir ilişkiyi anlatıp da, aralarındaki cinselliğe gem vurmaması da acayip olurdu sanki. bir iki yerde dozu kaçıyor, ama yine de kitabın olay örgüsünde olmazsa olmaz zaten.
--spoiler--
hala benim gibi okumayanlar varsa, ya da ellerine geçip de okusam mı acaba diye düşünüyorlarsa, iki saatte biten sürükleyici kitap, denenmesi üzmez diyebilirim.
Bu denli karmaşıklıkta böylesi bir aşk ve aşka rağmen bu kadar ihanet düşündürücü. Hayatımızda çok fazla yerde karşımıza çıkan argoya (buna küfür de diyebiliriz)keşke bu kadar çok yer verilmeseydi.
'Sevdiğin şehirde olmak gibiydi onun yanında olmak... Orada doğmamış bile olsan orada yaşamayı ve orada ölmeyi istediğin şehirde gezmek gibiydi. En güsel sokaklar onundu, en sevimli dükkanlar, en parlak ışıklar, hepsi o şehirdeydi başka hiç bir yerde gün batımı insanı böle büyülemezdi. Kimsenin bakışlarının böyle içine işleyemeyeceği gibi..Elinin üzerine damlayan yaşların yağmur olduğunu sandı ama yağmurun yanaklarında neden tuzlu izler bıraktığını hiç düşünmedi...'
sene 2006 ya da 2005 ben öss için bir odaya kapanmış, çırpınıyorum, arada hayeller kuruyor kendi kendime konuşuyor bazende yan odaya geçip açık televizyona bakıyorum. yine böyle bir*gün, ders çalışmaya ve geri kalana bir ara verip geçdim televizyonun açık olduğu odaya. adı hatrımda kalmayan bir televizyon programı izliyor abim ve annem, programda konuk hande altaylikonuşuyor bıdıdı... bıdıdı...ve birden o kityap çıkıyor karşıma aşka şeydan karışır***** daha önce adını duyup unutuğum için adını yeniden duyunca geçiyorum yan odaya not alıyorum hemen.
Çok şükür o sene kazandım öss'yi* sonra eskişehrideyim, 1 yıl hazırlık okudum ama kitap hep aklımda halen kiapı alıp okuyamadım. ardından 1. sınıf oldum hande altayli ismide, kitap da aklımda, halen okuyamadım. ardından yaz tatili geliyor. işi bulamadığımdan çalaşamıyorum, o esnada bir arkadaşım evden ben gazi antep'e gidiyorum diye kaçıyor ve yan binadaki arkadaşımızın evinde kalmaya başlıyor. bir gün bende gidiyorum oraya, bir-iki gün kalıyorum, evde kitap olduğunu farkediyor sağı solu karıştırıyorum emin salmanadında bir yazarın kitaplarını bulluyorum, artından bulduğumda sevinçden havalara uçduğum aşka şeydan karışır karşıma çıkıyor. okuyayım diye ebeyce gayret gösteriyor, ebey de okuyorum lakin dışarı çıkmak gerek iş aramak, için vaziyet gereği dışarı çıkıyoruz. ardından kısa bir zaman sonra kitabı alıyor, okuyor ve kitap bitince bir daha okumak için kendime söz veriyorum. kitabı okudukdan sonra; sanki uzun bir süre önce tamamlamam gereken bir görevi tamamlamış gibi oluyor. tamam kitabı o kadar tutmadım ama*
film izler gibi okunan hande altaylı' nın kitabının adı. sanıldığının aksine cinselliği ön planda bir kitap değildir. bir bütün olarak hayatı, aşkı, kadınları, erkekleri birarada harmanlayıp önümüze sunan bir kitaptır. çok büyük beklentiler beklemezseniz sıkılmadan okunacaktır.
çok basit bir dille yazılmış, günümüz ilişkilerini konu alan hande altaylı kitabı.
ayrıca şüpheleniorum acaba hande altaylı bu olayları yaşayıp da mı yazmış? yani bir özyaşam hikayesi mi?
bir çırpıda okunan ruh halini değiştiren kitaptır.
tamamen kadınlara hitap eder.
zira kadınların yaşadığı hezeyanları çok iyi yansıtır.
her kadın hayatında en az bir kere olmaması gereken birine aşık olmuştur.
ve bedelini ödemiştir.
bi solukta okunan, içinde çok başarılı gözlemler bulunduran, karakterlerinin ne hissettiğini hissedebileceğiniz, sonuna doğru 'bitmese ama ya' dedirten kitap.
--spoiler--
o nası bi son öyle ya. allah cezanı versin ömer.*
--spoiler--
hande altaylı'nın kariyer yapmış bekar şehirli birkaç kadının etrafında dönen romanının ismi.
--spoiler--
teyzesinin ölümünden hemen sonra onun sevgilisiyle beraber olmaya başlayan aslı'nın ömer'e aşkını anlatır. konusu değil belki ama aşk üzerine yapılmış kürşat başar tarzı tahliller çok başarılı. özellikle şu cümle beni bitirdi:
"sizinle sevişirken aslında kiminle savaştığını bilemezdiniz."
--spoiler--
fatih altaylı'nın, sarışın, renkli gözlü (ama çok da çekici olmayan) ve hande adlı hanımı tarafından yazılmış eğlenceli bir kitap.
kitapta aslı adlı hanfendinin aşk dünyası, ömer adında kadınların -nedense- hayır diyemediği bir galericiye olan aşkı ve bunun çevresinde geçen gönül meseleleri anlatılıyor. buhranlı dönemlerinden geçen aslı üzerinden, aşkın bazen ne kadar pahalıya mal olduğunu, bazen bir içine girildi mi çıkılamaz olduğunun anlatıldığı eser kremasız, abartısız, çok da klişe laflara yer vermeden yalın ve hatta bazen fazla yalın bir dille aktarılmış.
yalın-fazla yalın derken, zaten ince olan bu kitapta belki daha derin (böyle bir aşk kitabında ne kadarcık derin olunabilirse) ifadelerin eksikliğinin hissedilmesinden bahsediyorum.
elbette hande altaylı "ben türkiye'nin judith mcnaught'ıyım" gibi bir iddiaya sahip değil; ama okuyucuların zaten az olan beklentilerini karşılaması da hiç fena olmaz.