yahu bu oğlan, caanım babasına siktiri çekiyor mu çekiyor.peki kız, nişanlısı varken başka bi adamla yatıyor mu yatıyor.e o zaman kız onun bunun, oğlanda onun bunun çocuğu(filmdeki annesi çok tatlı tabi de ben küfür olaraktan şeediyorum).lan bunun neresinde aşk var? bende mi sorun var yoksa bizde mi sorun var? neyse film güzel bu arada izleyin derim..
Türk gibi başla ingiliz gibi bitir sözünü akla getiren filmdir. evet güzel başladı, tesadüflerin dibine uvuruldu, ulen aynı gün doğulup aynı gün ankaradan gidilir mi? sonu çok kötüydü, bekledim bekledim bir gün yüzü görsünler diye ama olmadı.
bir an boğazımın düğümlendiğini hissettim anda anlat istanbul filminde mehmet günsur'un altan erkekli'nin eşini oynayan özgü namal'ı nasıl götürdüğünü getirdim aklıma. *
--spoiler--
aşk hikayesi adı altında süslenmiş püslenmiş aldatma hikayesi. lan allahsızlar burak'a yazık olmadı mı. birde sonu çok klişe olmuş. lan ikisi de aynı gün doğmuştu, bırak ikisi yine aynı gün ölüp gitsin. niye birini bıraktın.
--spoiler--
2 gün önce internetten izleyip allahtan sinemada izleyipte para vermemişim dediğim film. ömrü hayatımda bu kadar sikko senaryo ve bu kadar sikko oyunculuğu bir arada görmemiştim. sağ olun var olun.
hani mükemmeldi bu film. o kadar şişirmişler ki filmi, bende bir şey sanıp totem yapmıştım.
film vizyondayken bir türlü izleyemediğimden olurda birgün sevgilim olursa onunla izleyeyim ilk kez diye izlemeyecektim. sonra baktım evde kaldım, dayanamayıp izledim geçenlerde. öle sıradan bir romantik filmmiş işte eksiği var fazlası yok hatta. yıkıldım.
tamam aşk tesadüfleri seviyordur da ne bu canım, insaf.
elinize kalem kağıt alıp, tesadüflerden oluşan aşk filmi yapacam diye düşünmeye başladığınızda emin olun, en az bu filmdekiler kadar tesaduf zinciri oluşturabileceksinizdir. gerisi para ve sermayanenin gücüdür, öylesine bir filmdir.
reklam ve oyuncu kadrosu nedeniyle, aynı dönemde çıkan ve çok daha güzel olan incir reçelini arka plana atmayı becerebilen film... altan erkekli abim sana lafım yok *
Adından ve fragmanından edindiğim ilk izlenim "Klasik Türk filmidir en fazla"ydı. Koca şehirde esas kızla esas oğlan mı bulucak birbirini yıllar sonra (!) .
Fakat filmi izledikten sonra tesadüflerin gayet doğal bi şekilde yerleştirildiğini düşünmeye başladım. izledikten sonra da bende yarattığı hissiyat sadece tatlı bi gülümseme oldu.
aşk sorusunun cevabı bu film olmasa gerek.aşık sorusunun cevabı ise mehmet günsurun ota boka gülen eblek suratıda degildir kanımca.bir filmi çok iyi yapan başrol oyuncusunun çok yakışıklı olması degil senaryonun mantıklı olanıdır.
klasik olay örgüsüyle,düşündürmeden tüketilen filmlere bir örnek daha. güzel vücutlar ve yakışıklı bedenler arasındaki aşkın masalsı anlatımı. içinde para derdi olmayan ışıklı hayatlara bakıp aldanıyoruz yine. aşk böyle mi? değil.
çehov un martı sını, oyunbaz dan sahne üzerinde uzun bir şekilde göstermelerini ve yine uçuşan martılar ile finali bağlamalarını ayrı bir sevdim. çehov martıya ölümü yüklemişti. ölü martı mı buldun gölde? aman ha! uğursuzluk getirir. film de hikaye ye sadık kalmış gibi. yalnız martılar filmin sonunda ölmüyor, gökyüzüne uçuyor. ne dersiniz, umut mudur bu?
acaba benimde ... 3 noktaları doldurmak geliyor adamın içinden.. o da gelse ve sarılsa bana. şarkılar bambaşka yere götürüyor insanı. harika zamanlama şarkılara ayrı bir hava katmış. izledim ve içmek istiyorum lan. içip bütün şehirleri dolaşmak. her nerdeyse bulup karşısına çıkp, gözlerine bakıp sadece susmak. vay amk be.
izlenebilir(tanım devamı). fantastik filmleri hariç tutarsak her film gerçekten fazla uzaklaşmamalı. (bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler) tesadüf yaratmak için çok kasılmış. ilkokul müsamerelerini andıran, senaryosunu ahmet abi'nin en küçük oğlu berkecan yazmış da yetişkin bir abimiz senaryoyu zenginleştirmiş gibi bir hava var filmde. kadınların yüzde 90'ının top 10'una gireceği kesin.
yiğit özşener'in cengiz atay'dan farkı yoktu. evet. benden önce tespit edildiyse katılıyorum.
nihayet izledim filmi. ne yazık ki kaza olduktan sonra filmin sonunu tahmin edip yeşilçam klasikliği tadında bir film tadı aldım.
başroldeki çocuğun saç evrimi filmin ne kadar uzun sürede hazırlandığı konusunda ipucu. sonu insanın içini burkan hüzün dolu şekilde bitmese daha iyi olacaktı sanırım.
bazı mantıksal hatalar tespit ettim. mesela koskoca bir işadımının bir yere taksiyle gitmesi gibi.
açık konuşmak gerekirse çok etkilenmedim bu filmden ben. yani klasik yeşilçam senaryolarının günümüze uyarlanmış hali gibiydi. tesedüfler peşisıra gelebilir, kader ağlarını örebilir ve birbirine yazılmış iki insan bu tesadüfler sayesinde birbirini bulabilir.buna bir diyeceğim yok. ama sanki film sağlam temeller üstüne oturmuyordu, hep bir şeyler eksik gibiydi. ya da filmde işlenen aşk duygusu bana geçmemişte olabilir bilemiyorum dediğim gibi çok etkilemedi beni. hatta mehmet günsur harikasının* varlığı bile beni bağlayamadı filme. belçim bilgin'in ise çok amatör olduğunu düşünüyorum, oyunculuğu vasat denebilecek kadar kötüydü.
filmde hoşuma giden tek şey müziklerdi. müzik seçimi çok iyi yapılmış gerçekten. ve kanımca en güzel sahnede demir demirkan'ın zaferlerim adlı şarkısının kullanıldığı sahnedir.