ya özgürün kızı taşırken elleri titrerken ruhunu teslim ederken bacaklarının 20 kaplan gücünde insan gibi hiç zorlanmadan merdivenlere çıkmasına ne demeli? amatörce olmuş o elemanın oyunculuğu. onun dışında müziklerinin cuk diye oturduğu nadir filmlerdendir.
filmde kendimi burak'ın yerine koydum. sevgilimi, aşkımı çalan birisini taksiyle hastaneye yetiştiriyor olsam, bunu o anda öğrensem ya adamı taksiden atarım, ya da kendim taksiden inerim. düşünsenize lan, sabah yıllardır birlikte olduğun sevgiline evlenme teklif ediyorsun. sevgilin olduğuna inandığın o kaltak başkasına aşık olduğunu söylüyor.ergen olsa anlayacam bu kızı. 33 yaşında, hatta 34 üne girmiş bi hatun. neymiş efendim 3 gün önce tanıştığı birine aşıkmış. sikerim böyle aşkın ızdırabını. siz siz olun burak gibi olmayın arkadaş. ezdirmeyin kendinizi.
bir de senarist aldatmayı meşru hale getirmek için özgür'ü öyle bir yazmış ki karizma sıçıyor adam o derece.
başrol oyuncularından daha çok yan rollerdeki oyuncuların çok iyi oyunculuklar sergilediği klasik bir konuya sahip ama müzikleriyle etkilemeyi başaran aşk filmi.
(bkz: altan erkekli)
(bkz: ayda aksel)
aşk tesadüfleri sever, kader ayrılıkları.. ne kadar da doğru. sahi bizimki de bu kadar tesadüf idi dimi? Diyerek sonunu erkenden bağlayıp hiç hüngür foşurt bir durumla karşı karşıya kalmamam ve sizleri de öyle bir durumla bırakmamam için güzel bir senaryo diyebileceğim ender filmlerden biri.
teyp kaydı mı desem kızın kalbinin sevdiğine takıldığı o anda şebnem ferahın hoşçakal şarkısının girmesiyle ortalığı darma duman etmesi mi daha fenaydı bilemedim ama film sonlarda ciddi anlamda göz yaşına boğmaktadır.
drama olarak bir türkün yaptığı en iyi film. akıcı sürükleyici kendini izlettiren fevkalade bir türk yapımı. bu filmde mehmet günsür bir kez daha klasını konuşturmuştur.