tüm hayatımı tersine çeviren, dünyayı tersten gösteren ve bitmeyen şey. jiletçi oldum amk, nefessiz kalana kadar sigara içiyorum, haram diye içki içmeyen ben alkolik oldum, hayattan hiçbir beklentim kalmadı. oysa herkes çocuğuna örnek gösterirdi amk. en kötüsü de durumun ciddiyetine varamamak.
bilimum ergenlerin, bireysel niteliklerden yoksun kimselerin ve zihinsel bakımdan olgunluğa erişememiş kişilerin çektiği acı türüdür. aklıselim ve mantıklı bir insanın içine düşeceği bir durum olmamakla birlikte geçici ve suni bir acıdır. bu yazdıklarım samimi eleştirimdir bok atmak için yazmıyorum bir kez daha söylüyorum "bu tip olmayan bir acı içinde kendini bulan kişi gerçekten bireysel olarak olgunluğa erişmemiş kimsedir"
bu sene boşa yaptığım bir şeymiş.tanıdıkça seversinde sonra mallıklarını görünce soğarsın herkesin bu şekilde atlatmasını dilediğim durumdur.aşk acısı çekmek boşa zaman harcamak dışarda hayat güzelce ilerliyor.unutun.
heleki plotonik bir aşk da geçekleşirse, hergün yanına gidilen, hergün görmek için can atılan birinin bir başkasıyla el ele ve çok samimi görülmesiyle giderek derinleşir ve insan kendi kendi ben ne kadar malmışım diye haykırısa daha da koyucu bir acı haline gelir.
çok garip bir eylem kendileri. şimdi iyice felsefeye vurdum ne bu diye. ve az önce kendimi hançerlerken baktım ki zevk alıyorum bundan sanırsam. kendi ilgimi çekiyorum. aslında nedeni de bu değil. şu an acı çekiyorum çünkü elimde hiç bir şey yok ondan başka. üç gündür falan aşırı bir tatsızım, odamdan çıkmıyorum, derslere gidemiyorum, günde bir kere sigara alıyorum yalnızca. derslere gidemiyorum, gitmiyorum değil gidemiyorum. kimseyle muhabbet edecek halimde yok. hani sesim çıkmıyormuş geliyor çoğu zaman konuşurken, böyle eski canlı hali yok gibi, cansız ve kısık, tadım kaçıyor. ne aşkmış be arkadaş, neymiş neciymiş bu? hani bitirmiştim? ama kendimi biliyorum ben programlanmış gibi periyodik aralarla hayatıma sokuyorum bu derdi. bıkkınım gerçekten, sürekli bir düşünce halindeyim. hani kendimi tam güçsüz bulmuşken bir anda boğazıma sarılıp bitirecem her şeyi, ama güçsüz değilim, her şey olduğu gibi aslında, her şey yerli yerinde, sadece kendimi bağladım ben ve o gelinceye kadarda çözülmeyecek hiç bir bağ, o geldiğinde nolacak peki? söyleyim, her şey iyi güzel hoş falan derken yine dert yine dert yine sıkıntı. peki bu döngü ne zaman bitecek ha? iradesiz ve kendini çok kolay kandırabilen biriyim, nasıl yorulmayim ki, diğer insanlarla neden iletişim kurayim ki? kendimle yeteri kadar boğuşmuyor muyum? bunun yanında bir de senin hayalin senin kokun her an yanımda.. zormuş işte acılar sarhoş olmuş akıl neylesin?
kızgınım kendime kendimi yiyip bitiriyorum geçen kıştan beri, bitmez bu....
(bkz: sabahattin ali) ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı bu sesleri duyan gülüyorum sanırdı, ya da sevip sevip yari ele kaptırmak kara bahtın bana eski işidir.ömrümdeki yıllar kadar yar sevdim hepsi başkasının eşidir.
"sen çok uzaklardasın, zaten seninle herşey zor" mesajını okuduktan sonra yalnızca kaç sigara içtiğini bilememek değil, telekominikasyonda hata olduğunu düşünüp telefon hattını çıkarmaktır..halbuki telekominikasyonda değildir sorun..gece ilk görüşmeniz aklına gelir hep, sahildeki konuşmalarda "neden siyasetten bahsettim" deyip kendine kızarsın..bazen ciğerinin orta yerinde bir sızı, bazen de uykuya teşvik eden büyük bir sıkıntıdır..