aşk üzerine deneme yapmak isteyen şahsın, aşkı kendi üzerinde, çeşitli denemeler yaparken göreceği eylemdir, o aşkı denemek isterken, aşk, onun üzerinde türlü fantezilerini dener.
genç adam arkasına bakmadan hızlı adımlarla uzuklaşıyordu. uzaklaşmak zorundaydı.
ayrılığın verdiği acı onu buna zorşuyordu çünkü. ayrılıklar zordur amma hele bir de aşıkken ayrılmak çok daha zordu.
bir hafta öncesinde kurulan hayaller artık dönüşü olmayan gerçekleşmeyek düşünce zincirleriydiler. bunu biliyordu
fakat;
yalnızlığa hazır değildi, bu yüzden evine giden bütün yolları uzatıp kalabalık caddelere yöneliyordu. kalabalıklara gizliyordu
kendi yalnızlığını. gömüyordu yalnızlığı göz yaşları ile. gömüyordu yalnızlığı bir dolu küfür ile...
eve gitmek istemiyordu bir süreliğine, gidemedide zaten. eve gitmiyordu çünkü biliyordu evde onu anıları karşılayacak ve bir "hoşgeldin" demeyeceklerdi. o bu yüzleşmeye de hazır değildi.
yürüdü yürüdü yürüdü...
en sonunda bir parka geldi, park baharın etkisiyle renk almış, renk aldığından mı bilinmez aşk kokmaya başlamıştı. doğa bütün güzelliği ile karşısındaydı.
önce bir banka oturdu, orada otururken ansızın gelen davetsiz anılarıyla karşılaşmak durumunda kaldı. o zaman hissettikleri anlatılmaz yaşanır şeylerdi...
ağlamaya başladı, hıçkırıyordu ağlarken. o hıçkırırken dehşet dolu gözlerle izliyordu parkın sakinleri onu. onu park sakinlerinden daha derin bakışlarla izleyen birisi daha vardı. o kişi ugruna göz yaşı döktüğü "aşkı" ydı.
yanına gitmeyi düşündü "aşkı" yapamadı...
artık hayata küfür eden iki kişi vardı o yeşil capcanlı parkta. yürüdü iki yalnız iki farklı yöne, iki farklı kapısından çıktılar parkın hüzünle. aynı hayatta olduğu gibi.
hiç kimse hiçbir şey vaat etmez kendi kalbin kadar,
ruh takar beyninin boynuna bir zincir,
bağlanır tüm akıl ve fikir,
yersiz ve zamansız bir yağmurda aniden ıslanmak gibi,
sırılsıklam bir aptala dönüşmek an meselesidir.
avcunda fırtınaların körüklediği bir ateş
ve kulaklarında dinmez uğultularla,
kendi zindanlarında dinlediğin karanlık hikayeler
ışıklı umutlar taşır nedense,
başı yok, sonu meçhul bir bilinmezdir ömrün.
teninde bir akreptir zaman,
usulca akarak, koynunda kıvrılan,
zehiri kızıl gözlerinde bir yılan,
ya koparacaksın kafasını dişlerinle,
ya dişleri geçecek soluk tenine,
işte gerçeğin, işte hayalin,
doğrul yerinden ve kalk,
gerçek bir aynada yanan gözlerine bak
'denemek' dediğin şeyin deneğisin sen
var mı bir acı, üzerinde denenmeyen?
sanma başkasıdır bu haline sebep
yok ki, senin kadar seni sevmeyen...
aşk üzerine deneme yapmak mantıksızdır.çünkü modern zamanlarda aşk diye birşey kalmamıştır. aşk üzerine deneme yapıldı ise bunu yapanlar karacaoğlan yunus emre gibi devrinin en büyük insanlarıdır, ve tecrubelerini en iyi şekilde kağıda döküp bin yıl sonrasına taşımayı başarmışlardır. bugün biri kalkıpta benim sahsımda aşk üzerine denemeler yapmak isterse vereceğim tepki sabit olur: