sevgili olunmadan önceki heyecan dolu günlerdir. Ona nasıl mesaj atarım diye düşünmek, ondan gelen mesajları defalarca okumak, onu her gördüğünde avuç içlerinin terlemesi, daha çok heyecanlanmak..
bir yarışın ortasında, ki bu yarış hayat, ki bu hayatın beyzbol sopası büyüklüğündeki bir eğeyle sevmek duygunuzu törpülediği bir hayat. her saniye bir törpü darbesi ve sevgiden, sevmekten eser kalmaz. umutsuzluk, istemsizlik ve yaşamayı gerekli bulmama duygusu hakim olur bedene.
herkes bir kitap. başından geçen olumsuzlukları anlatsa, yazacağı bir kitap. bu olumsuzluklar içinde, kabuğuna sıkı sıkıya kapalı iken, elinle bir çomak alp dürten, huylandıran o kişi!
irkilen ve düşünmeye başlayan diğer kişi. hayatın artık amacını buldum diye hayata tutunan kişi. öyle bir tutunan kişi ki, hayata bağlayan kişiyi bir daha bırakmamaya and içen...
ama ilgiyi ve sevgiyi görüp şımaran, hevesi kaçan o çomakçı.
işte aşkın en güzel tarafı, belli periyotta saçma sapan hayata bağlaması. sonrası belki daha beter ama,
aşkın en güzel tarafı duyulan heyecandır sanırım. dişi veya erkek kişisini ilk defa görmüşsündür. aşk ya işte bi anda kaptırmışsındır kendini. sonunu düşünmeden, hiç bir çıkar gözetmeden aşık olmuşsundur ona. heyecan sarmıştır dört bir yanını. budur bence aşkın en güzel tarafı...
ilk tanışma anı, kalbinizin daha ne kadar hızlı çarpabilirim; gözlerinizin daha ne kadar ışık saçabilirim dediği andır. kıymetini bilin. çünkü bir de aşkın kötü tarafı vardır kalp atmamak için gözler ışımamak için savaşır.
aşık olunan kişiye sarılmak. o an kendinizi huzurlu, tüm dertleri ve sorumlulukları boşvermiş ve anı yaşayan bir kişi olursunuz. işte bu süper bi'şeydir.