frederic beigbeder'in çok satan kitaplarından biri. ama ben kitaptan ziyade filminden söz etmek istiyorum. yine yazarın kendi yazıp yönettiği filmini izledim dün sinemada. özel bir gösterimdi. açıkçası kitabı biraz yavan bulsam da filmin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. romantik komedi gibi görüne ama o yanılgıya düşmeyen, bayağılaşmadan insanı güldürebilen, aynı zamanda bazen uzaklara baktıran, oyuncuların hatırı sayılır performanslarıyla izleyiciyi içine aldığı bir film olmuş. hepimizin hayatının belli kesimlerinde yaşadığı veya yaşamak istediği bireysel çıkmazları aşk, tutku ve cinsellik üçgeninde irdeliyor film ama yine de kesin yargılara varmayıp seyirciye saygısını gösteriyor. romantik komedi türünden hoşlanan ama klişelerden bıkmış seyirciye de bir çıkış kapısı aynı zamanda. ilgilisine duyurulur.
aşkı anlatmaya çok yanlış bir yerden başlamış ve devam eden yanlışlıklar silsilesi sonucu alakasız bir noktaya, üstelik, okuyucuya ahkam kese-kese ulaşmış bir kitaptır.
- okuyanın vaktine yazıktır! basıldığı kağıt için kesilen ağaca günahtır!
yalandır. 3 yıl aşk duygusunu yaşayan kimse olmamaıştır.
zira aşk yerini bir süre sonra sevgiye bırakır ki bu kişiler arasındaki güven ve saygıya göre 3 de 30 yıl falanda sürebilir.
romantik ve ormantik biri olaraktan inanmayacağım kitaptır.
üç yıla kalmadan bitenlerini gördüm....
otuz yıl geçse aşık olanlarını ise duydum...
bir adet ikinci şık istiyorum.
kıvılcım
yangın
kül...
bu üç şey şuna tekabül eder: beyaz giymeyi seviyorum, gri bana yakışıyor,siyah beni açmıyor. bunların diğer bir adı popüler kültür aşklarıdır ya da başka bir deyişle kırık leblebi aşkları. hem ucuzdur hem nefs köreltir.
isminden dolayı ilginç diyaloglara sebebiyet veren yapıttır aynı zamanda. arkadaşımdan bu kitabı bir süreliğine almış ancak geri vermeyi unutmuştum. aradan zaman geçti ve beni aradı;
sen kim oluyorsun da benim aşkımın ömrünü ölçebiliyorsun be adam. sen git evine eşinle, çocuklarınla ilgilen. yok üç yılmış yok her gün seks ilişkiyi yıpratırmış. sana mı kaldı lan kozmo benim aşkım, seksim..?
aşkın ömrü falan yoktur arkadaşım. beynimizin arkasında ki skimsonik hormonlardan dolayı kaynaklanan bir şeydir bu.? neydir bu? söylüyorum şimdi. biz aşkı irdelerdik ki irdeleyemeyiz. göreceli olduğundan ki fotoğrafını yaparken bile elektrikler gider bizim hayatımızda. biz ona bir şey yüklerken virus kapar temizleyemeyiz. tam anlayacakken zil çalar. anladım dersin reset olur beyin. adamların dediği olay cinsellik boyutudur. aşkın son durağı cinselliktir. asıl amaç narin varlık kadının ve güç simgesi erkeğin üremeye giden boyutudur. e bunu tabi böyle söylemezler. klişe olur, aşkın ömrü üç yıldır derler.
adem oğlu ile havva kızı bu üreme dürtüsünü nerede olursa olsun karşı koyamaz, kodurtmazlar. kodurtmazlar diye bir kelime var mı yok mu bilemedim. yani bu sikko bilim adamlarının her hedede olduğu gibi materyalist bir şekilde bir kutucuğa koyma saçmalaması.
aşkın ömrü olmaz. sen sevişme oranını arttırıp her gün beraber olup, yediğin, içtiğin[sıçtığın diye tek bir kelimede toplamak istemedim] ayrı gitmezse, sen otu boku sorun edip kavga edip sonra kavga sonrası seks yaparsan aşkın ömrü üç yıl değil bir ayda bile biter. o zamanı iyi ayarlayıp her gün bambaşka şeyler yaparak geçirirsen o süre öyle uzar ki sen bile anlamadan zıbarır gidersin tesadüfi hayattan. bak mecnun abimize ulaşamadığı ciğerini ne kadar sevmiş, gebermiş aşkından. ferhat dağa pandik atıp delik açmış. neden ulaşamamış. ulaşamadığın şey ne kadar değerliyse o kadar değerlidir.[fazla bi söze benzemedi] her gününü farklı yaşa. ota boka sevişme, seni seviyorum gibi süpersonik bir sözü her seferinde kullanıp durma bak bakalım üç yıl mı, ölümsüz mü o aşk. hormon mu? karıştırma şimdi hormonu..